Konum,Ataköy Marina
info@sypetunia.com

04-Marmaris-Dodacanese-Marmaris

ROTAMIZ

Marmaris – Dodecanese – Marmaris (02.10.2010)

Petunia ile 12 Adalar gezisi

02.10.2010 Cumartesi

Marmariste yaşayan sınıf arkadaşım Ahmet, eşi Nesibe, ben ve eşim Belgin son Göcek gezisinden dönüşte 10 Eylül de Marmaris te bıraktığımız teknemiz Petunia ile bir ay kadar sonra 12 adalar gezisi için sözleşmiştik. Gün geldi aynı ekip yolculuk hazırlıklarını tamamladık. 2 Ekim 2010 Cumartesi sabahı Kemik Nihat ın yerinde sabah kahvaltısını yaptıktan sonra saat 11:00 de Marmaris Yalancı Boğaz daki Yacht Marina Jubile 40 dan palamarları çözdük. Hedef Rodos Mandraki Limanı.

Marmaris’te Kemik Nihat’ın yerinde kahvaltı.

Marmaris’te Kemik Nihat’ın yerinde kahvaltı.

Yatch Marina dan ayrılış, halatlar toplanıyor.

Yatch Marina dan ayrılış, halatlar toplanıyor.

Rodos yolundayız

Rodos yolundayız

Asılmayalım Rodos’ a gider.

Asılmayalım Rodos’ a gider.

Dur bakalım göstergeler ne diyor!

Dur bakalım göstergeler ne diyor!

8 Knot rüzgar var. Motorla koyun çıkışını geçtik Bozburun dan sonra yelken açtık .Rüzgar 15 Knot. Rodos a yaklaşırken yelkenleri indirdik. Giriş işlemlerimiz için daha önceden haberleştiğimiz firmanın elemanı Niko ile telefonlaştık. Niko liman ağzında bizi karşılayacak.

Girişteki mendirek uçlarından birinde erkek birinde dişi iki geyik heykeli var. Antik çağlarda burada meşhur Rodos heykeli varmış. Gemiler iki bacağı arasından geçerek limana girerlermiş. Niko bize el ederek yerimizi gösterdi. Sakince rıhtıma yanaştık. Ahmet demir attı ben geri geri rıhtıma yanaştım, Niko palamarları aldı. Bağlandık.

Mandraki Limanı na bağlandık.

Mandraki Limanı na bağlandık.

Evraklarımızı alan Niko 200 € karşılığında giriş işlemlerimiz yaptı geldi birde elektrik bağlanma işimizi halletti (Yeri gelmişken bazı yerlerde karşılaştık: Elektrik alırken ters kutup olayı oluyor sorun çıkıyor. Elinizden geliyorsa bağlantı fişinizi söküp artı(+) ve eksi(-) kutupları yer değiştirip sorunu halledebilirsiniz. Daha sonra ki bağlanma yerlerimizde buna benzer olayları yaşadık. Ben Niko nun gösterdiği biçimde yaparak hallettim. Birde bazen fişler uymuyor rıhtımdaki prizlere ona yapacak bir şey yok.Daha önceden hazırlıklı olup yola çıkmadan ara parça yapılabilir. Ben yaptım gezi dönüşü) Akşam kısa bir Rodos turu yaptık.

Korsaniçe ile Rodos sokaklarındayız.

Korsaniçe ile Rodos sokaklarındayız.

Hoop. Aile var!

Hoop. Aile var!

Ekip çarşıda

Ekip çarşıda

Rodos sahil yolu

Rodos sahil yolu

Muhteşem Sülüman! Bu kapıdan geçti mi acep.

Muhteşem Sülüman! Bu kapıdan geçti mi acep.

Burası Mahmutpaşa mı?

Burası Mahmutpaşa mı?

Poz verebilirmiyim!

Poz verebilirmiyim!

 Teknemizde sohbet ve uyku saati.

03.10.2010 Pazar

Sabah küçük bir gürültü ile uyandık ! Niko bize jest yapmış 2 adet taze somun ekmeği paketleyip kokpite atıp gözaçıp kapıyıncaya kadar gitmiş. Sabah kahvaltısından sonra Niko tekrar döndü yanında rent a car görevlisi zarif bir hanım. Pazarlık yapmaya yüzümüz tutmadı.

50 € ya Panda kiralayıp Rodosu gezmeye başladık.  Daha sonra bir daha gelmek kısmet olursa tekneyle gidip bağlanabileceğimiz yerleri de görmüş olmak için önce Doğudaki Lindos Koyuna gittik kasabayı gezdik güzel yerler.
Lindos yolunda

Lindos yolunda

Lindos manzarası. Biz değil.

Lindos manzarası. Biz değil.

Zafer bana ev al!

Zafer bana ev al!

Al sana ev!

Al sana ev!

Kapısı küçük. İstemeeeem...

Kapısı küçük. İstemeeeem…

Sonrasında Doğu kıyısı ile batı kıyısı arası bağlantı yolları üzerinde bir manastırı ziyaret ettik  Daha sonra Batı kıyısındaki Kamiros Limanına doğru yol alırken bir Türk Köyünü ziyaret ettik. Köyün meydanındaki küçük havuzun yanında bir masaya oturduk kalamar, Grek salad, patates kızartması yedik bira içtik. Köyde 32 Türk yaşıyormuş. Köyün adı ilginç: Salak Köyü. Ölürmüsün öldürürmüsün ! . Kamiros a gitmekten vazgeçip Kelebekler Vadisini ziyaret ettik. Kelebekler bizi beklememiş gitmişler! Kelebekleri görmek için en iyi zaman Haziran-Temmuz muş. Olsun yinede keyif aldık. Mandarake ye dönerken bir kasaba uğradık. Akşama kırmızı et yiyeceğiz. Eski şehri yeni şehri gezdik, ufak tefek alışveriş yaptıktan sonra, teknemize dönüp iki şişe şarap eşliğinde yemeğimizi yedikten sonra kamaralarımıza çekildik. Sabah Halki ye gidiyoruz.

04.10.2010  Pazartesi

Sabah kahvaltısı 09:30 da bitti. Bağlandığımız yere yakın bir büfe var. Portakal suyu sıktırdık içtik. İyi geliyor, öneririm. Arabayı akşamdan teslim aldığımız yerde, anahtarı şöfor koltuğu paspasının  altında bırakarak park etmiştik. Rent a car görevlisi zarif  bayan öyle tembihlemişti. Demir alıp limandan çıkarken Niko yu arayıp teşekkür ettik. Cin gibi oğlan kaydetmiş telefonu, açar açmaz “Hi doctor” diye karşıladı iyi yolculuklar diledi. Bizde yardımlarından ötürü teşekkür ettik “See you again” leştik. Olurda bir gün lazım olur belki diye Niko nun GSM numarası: 00306979286667

Mandraki den ayrılıyoruz

Mandraki den ayrılıyoruz

Mandraki den çıkış.

Mandraki den çıkış.

Gel keyfim gel!

Gel keyfim gel!

Rüzgar yok gibi bir şey motor gücüyle Halki ye yol aldık. Halki den önceki Alimia adasında bir koyda demir attık ve yüzdük.
Alimia da yüzme molası.

Alimia da yüzme molası.

Sonra yola devam ve Halki. Uzaktan evler çok güzel görünüyor. Masal evleri gibi. Buna benzer duyguyu Amsterdam da da yaşamıştık. Biz öyle hissetik. Bence görülmesi gereken küçük bir kasaba, öneririm.

Nesibe ve Halki

Nesibe ve Halki

T-İskelede görevli çocuk el işareti ile yanaşacağımız yeri işaret edip duruyor. Demir atıp iskeleye yanaştık ve bağlandık.
Çeeekin uuşaklar çekin…

Çeeekin uuşaklar çekin…

Su ve elektrik bağlantısı yaparken elektrikte yukarda bahsettiğim fiş-priz ebat uyumsuzluğu çıktı. Görevliye sorduk sende var mı diye böyle suratsız adam görmedim yardımcı olmak adına parmağını bile kımıldatmadı. O sırada orada bağlı teknesinden gelen Ali Nur Bey (Bodrum daki West Marine müdürü olduğunu tanışınca öğrendik.) kendisi daha önce bu sorunu yaşadığı için Türkiye deyken hazırlatmış bir tane ara parça. Sağ olsun verdi de elektriğimiz aldık. Sonrasında iskeleye bağlandığımız yerde pırıl pırıl suya atlayıp yüzdük. Hemen iskele yanında böyle berrak su. Hayret birşey! Yüzme sonrası giyinip kasabayı gezmeye hazırlandık. Sahilde yürürken büyük bir hızla gelen feribot göründü devasa bir şey. İstanbul daki bizim ada vapurlarına  5 basar. Geziye çıkmadan önce, bilgi toplamak için okuduğum, buraları gezmiş olan denizcilerin gezi anılarında ve Rod Heikell ın Greek Waters Pilot kitabında limanlara bağlanırken feribotlara ve onların bağlanma yerlerine dikkat edilmesi gerektiği uyarısının önemini o zaman anladım. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında, feribot ve gezen teknelerin yoğunluğundan dolayı, limanlarda yer bulmak da çok zor oluyormuş. Biz  14: 00 de kadar gittiğimiz her limanda rahat yer bulduk. Saat 16:00 dan sonra yer bulmak zorlaşıyor. Bunu gittiğimiz limanlarda gözlemledik. Buraları gezecek olan denizci dostlarımıza  hatırlatmış olalım.

Halki

Halki

Halki deyiz

Halki deyiz

Halki de Çiçek(ler)

Halki de Çiçek(ler)

Halki Limanına bakış

Halki Limanına bakış

Kasabayı şöyle bir gezdikten sonra sahildeki Mary’s Taverna da akşam yemeğini yedik. Pek memnun kalmadık.

Halki de akşam yemeği

Halki de akşam yemeği

Teknemize döndüğümüzde saat 23:00 olmuştu. Sabah saat 08:30 da kalktığımızda yanımızdaki Fransızlar hummalı bir hareketlilik içinde yola çıkmaya hazırlanıyorlardı. Genç olanları elebaşıydı iskeledeki su bağlantılarından birini alelacele çıkardı kendi hortumunu bağladı. Ve kaçak! su alıverdi bana da “Görevli adam da yok ki ortalıkta, zaten çok az alacağım”  gibisinden İngilizce bir şeyler söyleyip hazırlıklarına devam etti. Sonrada Tilos a gideceğini söyleyip “See you” deyip demir alıp gittiler.

05.10.2010  Salı

Kahvaltıdan sonra saat 10:00 gibi Tilos a gitmek için demir aldık. Koydan çıkar çıkmaz 20 Knot rüzgar ve3 metredalgalarla karşılaştık. Adayı geçer geçmez yelkenleri açtık tekneyi yatıra yatıra seyir yaptık. Büyük keyif. Bir tramola attık, ikinci tramola da yaptığım bir hatadan dolayı başarılı olamadık. Anlatayım:  Tekne otopilotta, gidiyoruz. Rüzgar sancak baş omuzluktan geliyor. Ahmet cenova iskele ıskotasını ele aldı, ben sancak ıskotasını. Tramola atacağız. Otopilotta +1 ve +10 tuşlarına birlikte basarak sancak tarafına tramola atılır biliyorum. Ben macera olsun diye +10 a4 kez basıp önce tam rüzgara karşı dönüp sonra bir 4 kez daha +10 derece ye basarak aynı şeyi yapabilecekmiyim diye saçma sapan bir denemeye girdim. Sonuç tabi hüsran. Tekne başını rüzgara doğru çevirdi sonra yeteri kadar hızlı dönüş yapamadığımız için tekne rüzgara karşı kaldı ve hız kesti durdu ve sonrada aldı bizi bir telaş 20 knot rüzgarda cenovamız sağa sola savrularak ana direğe vurarak savrulmaya başladı. Ben otopilotla güya tekneyi rotasına sokacağım diye uğraşırken tekne bir tur kendi etrafında döndümü bana mı öyle geldi anlayamadım, dümene geçip tekneyi kontrol altına almaya çalıştım bu sırada dümen palasının önce bir zorlandığını hissettim ve sonra birden dümen boşa dönmeye başladı. Her şey 1-2 dakika içinde oldu bitti. Sonuçta kendimiz yine aynı yönde yelken seyri yapıyor bulduk ve tabi otopilot kontrolüyle.

Daha önce de buna benzer bir olayı İstanbul-Göcek gezi rotamızda  Ayvalığa yaklaşırken yaşamıştım. Tramola atarken yine buna benzer bir olay oldu(bu kez dümendeydim!) yavaş davrandık ve tramolayı gerçekleştiremeden yelkenler çıldırdı ayni sahneleri o zamanda yaşadık sonuç: Dümen boşta. Acil dümen yekesiyle durumu idare ettik her nedense –otopilot çalışmıyor gibi geldiğinden mi yoksa heyecan yaptığımızdan mı nedendir bilemiyorum– otopilotu kullanmadan(Çalışmadığı düşüncesiyle) acil yardım istediğimiz bir motor boat yedeğinde  Ayvalık marina ya yakıt rıhtımına gidip bağlandık. O zaman ki arızamız iki dümeni birbirine bağlayan sistemdeki zincirin kilit baklasındaki sekman atması nedeniyleydi.

Sonuçta otopilot ta yelken seyri yapmaya devam ederken ben aşağıya arka kamaraların oradan dümen dolabına ulaşılabilen cırtlı  kapakları açtım. Daha önceki arızadan edindiğim deneyim nedeniyle oraları avucumun içi gibi ! bildiğimden arızanın iki dümen arasındaki bağlantıyı sağlayan zincir-çelik halat kompleksindeki halatın zincire dolanarak bağlandığı yerden kurtularak ayrıldığını saptadım. Güverteye çıktığımda Ahmet ve Nesibe ye arızanın tamir edebileceğim müjdesini verdim. Ama Tilos da küçük Livadhia Limanına otopilot kontroluyla girip (Acemiliğim nedeniyle) bağlanabileceğim konusunda kendime güvenemediğim için ve hava raporuna göre geceleyin de 25-30 knot rüzgar olacağından Simi adası Panormitis Koyuna gidip 5 metreye demir attık. Hemen tamirat işine başladık. Bir saatlik bir uğraştan sonra sistemi çalışır hale getirdik.

Bu arada Belgin göstergeden rüzgarın bir ara 27 knota çıktığını okudu. Oturduk bir güzel akşam yemeğimizi yedik biralarımızı içtik.

Panormitis Koyunda

Panormitis Koyunda

Milleti aşağıya gönderip ben yukarda gece “demir nöbeti” tuttum nolur nolmaz demir tarar marar kendimizi manastırın rıhtımında buluruz diye(Chart Plotter da demir alarmı kurabiliyormuşuz. Sonradan öğrendim. Ama şimdi de olsa yine nöbet tutardım)

Bizden sonra gelen iki tekne doğruca manastırın önündeki rıhtıma gidip birisi içeriden diğeri dışarıdan aborda oldular, geceyi rahat geçirmişlerdir. Ben acemiliğimden düşünemedim o rüzgarda feribotun sefer yapmayacağını ve o rıhtımın gece boş kalacağını. Daha sonra gelen tekneler bizim gibi koyun uygun yerlerine geldiler ve demir attılar. En son saat 11:00  gibi bir tekne geldi koyun giriş yönüne doğru bizim pruvamız ötesine demir attı. Çok geçmeden de el feneri elinde bana seslenerek zincirimi biraz salmamı rica etti kalomasını az verebildiğini söyleyerek. Bende bir2 metredaha saldım zinciri. Teşekkür etti kayboldu.

Gece boyunca Petunia bir o tarafa bir bu tarafa gitti geldi. Demirimiz taş! gibi tutmuştu Ahmet bu işi öğrendi! Bu arada dikkatimi çeken bir şey oldu bizim tekne diğer teknelerden farklı davranıyor: Onlar rüzgarın etkisiyle bir tarafa giderken bizimki aksi tarafa gidiyor ve yandaki tekneyle nerdeyse akraba oluyoruz.

06.10.2010  Çarşamba

Uykusuz bir geceden sonra sabah kalktığımızda bütün gece süren rüzgar etkisiyle zincirin pulpitteki makarasının olduğu yerden makara vidasını çıktığını ve makaranın nerdeyse düşmek üzere olduğunu gördük. Oradaki yapı eğrilmiş, bozulmuştu. Sonradan bunun teknemle birlikte satın aldığım16 KgCQR çapayı27 Kglık Ultra çapa ile değiştirme esnasında firma elemanlarınn bu vidayı söküp ordaki çerçeveyi büyüttüğü aklıma geldi ve olayın elemanların vidayı yeterince iyi sıkmamaları nedeniyle zamanla gevşemesi, rüzgar yükü nedeniylede kendini bırakması sebebiyle olabileceğini düşündüm. Bir olasılık bu tabi nedeni bu olmayabilirde. Kahvaltıdan sonra o haliyle demir aldık ve Tilos a doğru yola çıktık.son 24 saatimiz biraz sıkıntılı geçmişti ama böyle şeylerden de ders alıyoruz işte.

Kazasız belasız deneyimimiz de artıyor. İşe bu yönden bakınca biraz rahatlıyor insan!

Tilos Livadhia Limanına yaklaşırken bizimkilerin sonradan “bakışlarını” çok beğendikleri Alman hanım görevli(Kocası Yunanlı. Evlenip burada yerleşmiş kalmış) mendireğin ucunda küçük motosikletiyle gelmiş bize el edip duruyor. Arada bir de dikili tabeladaki yazıyı gösteriyor. Yaklaşınca anladık “No ancoring! No ancoring!” diye bağırıyor tabelada da o yazıyor zaten. No ancoring!

Bizde bir el işaretiyle OK deyip rıhtıma yanaştık. Ahmet tonoz halatını aldı ben palamar halatlarını attım bu arada “güzel bakışlı” görevli hanımla biraz limonileştik. Kadın haklıydı aslında ben acemilikten yanaşırken motoru fazlaca kullanıyordum. Belli bir uzaklıktan sonra halatların yardımıyla kıyıya yaklaşmak daha doğru tabi. Kadıncağız ha bire “No propeler! No propeler! Diye bağırıp duruyor. Bende YES! YES!  diyerek “Sus artık!” anlamında tepki gösterince kadın bozuldu o da YES! YES! “Öyle diyorsun ama bildiğini okuyorsun” anlamında  duygularını dile getirdi.). (Gezimizin sonlarına doğru kıçtan kara olma işini biraz daha kurallarına uygun yapmayı öğrendik.) Sonradan görevli bayanla arayı düzelttik.) Biz geldiğimizde saat 13:00 gibiydi. Ard arda tekneler gelmeye başladı rıhtım hızla doldu. Daha sonra gelen 8 tekne koyda alargada kalıp beklediler. Alman hanım, feribot gelip gittikten sonra onlardan 3-4 tanesini içeriye alabileceğini söyledi. Öylede oldu 1 tanesi diğerlerinden birine  aborda olacak şekilde 4 tekne daha içeri girdi.

Bağlanır bağlanmaz Ahmet le ben hemen çapaya yer değiştirdik zinciri diğer taraftaki makara üzerinden geçirdik(Bu makara halat kullanıldığı zamanlar içinmiş sonradan öğrendim). Bozuk vidayı ve makarayı çıkardık. Gezimizin bundan sonraki bölümüne bu şekilde devam edeceğiz. Tekneyi bir güzel yıkadık. Bu sırada yandaki Gypsi 47 nin sahibi Yunanlı (Kendi özel teknesi ve 4 yabancı almış gezdiriyor. Geldiğimizde rıhtımda yırtık yelkeni tamir etmekle meşguldü ve Marmaris te birkaç yıl bulunmuş, Türkçesi oradan) bana Türkçe “Kaptan tuvalet bozuk” dedi. Bende “Ben acemi kaptanım, senin tuvaletin neden bozuk olduğunu anlayamam kusura bakma yardımcı olamayacağım” dedim. Ama adam bizim tuvaletin bozuk olduğunu söylemek istiyormuş meğerse! Neymiş? Nasılmış? derken meseleyi anladık. Bizimkiler aşağıda duş almışlar duş suyu da direk dışarı pompalandığından yolcuları işkillenmiş ve pis su tankını boşaltığımızı sanmışlar. Sonuçta Alman görevli bayan da bizden taraf olup izah etmeye çalıştı ve haloldu biz gene de Yunanlı kaptana “Yanlış anlaşılmayla da olsa yolcularına verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileyip ne yapabileceğimizi sorduk” Bir şişe kırmızı şaraba işi bağladık.)

Cicilerimizi! giyip 35 € ya bir araba tuttuk ve adayı gezdik. Gezilmese de olurmuş. Bir saat sonra döndük geldik. Arabayı verdik, sahili yayan turladık.

Tilos Livadia Limanı

Tilos Livadia Limanı

Akşam yemeğini sahildeki gözümüzün tutuğu bir lokantada yedik. Pizza yedik Mytos birası içtik. 07.10.2010  Perşembe Ertesi sabah Nisiros a doğru yola çıktık. 
Tilos dan ayrılış

Tilos dan ayrılış

Paloi Limanına girdik demir atıp mendirek tarafındaki rıhtıma yanaşmaya başladık ilerimizdeki tekneden birisi yardıma geldi palamar aldı bağlandık.

Nisiros Paloi Limanı

Nisiros Paloi Limanı

Paloi Limanı-Nisiros

Paloi Limanı-Nisiros

Afrodit Restaurant ta akşam yemeği.

Akşam Yemeği

Nisiros Paloi Limani

Nisiros Paloi Limani

 Hava raporu rüzgarın 3 gün boyunca 25-30 knot eseceğini söylediği için(Aslında tam yelken yapılacak hava. Şimdi olsa ertesi gün çıkar giderim.) Ama biz fazla sallan yuvarlan oluruz diye limanda kalmayı yeğledik. Sahildeki tanınmış Afrodit Restaurantda öğle yemeği yedik. Neşeli bir bayan var. Restaurant sahibinin kızıymış. Neden Afrodit diye sorduğumda kız kardeşinin adının Afrodit olduğunu söyledi. Kız kardeş o sırada orda yoktu. Bizde hem kız kardeş Afroditi görmek hem de yemeklerini beğendiğimiz için akşam yemeğini orada yemeyi planlayarak kasabayı sahil boyunca yürüdük. Sonra Mandraki yolunda bir süre yürüdükten sonra teknemize döndük. Bu arada liman polisi gelmiş tekne sahiplerinin kendisine uğramasını söylemiş. Aldım dosyaları gittim. Kısa sürede işim bitti. Kaç gün kalacağımızı sordu. Havaya bağlı dedim belki yarın gideriz deyince ertesi gün ayrılacak gibi işlem yaptı. Gitmez kalırsanız tekrar uğrayın dedi. Biz daha sonraki 2 gün kaldık ama uğramadık. Akşam yemeğini Afrodit de yedikten sonra. Saat 10:30 gibi teknemize döndük, dinlenmeye çekildik.

08.10.2010  Cuma

Sabah kalktığımızda rüzgar hızını artırmıştı. Üç tekne limandan ayrıldı. Hepside demir alırken sorun yaşadılar. Sorunları çözülürken dikkatlice izledik, bizim için deneyim oldu. Biz sabah kahvaltısını yaptıktan sonra biraz ilerde gelini İzmir de yaşayan bir Türk kızı olan rent a car cı Mike a gittik tanıştık 35 € ya bir araba kiraladık bir de Mike ın hazırladığı Türkçe rehber alıp adayı dolaşmaya başladık (Mike çok konuşkan biri ve  tatlı tatlı  pazarlık da yapılabiliyor. İşini seven bir adam her dilde ada rehberi hazırlamış. Yardımcı olmaya gönüllü birisi. GSM si 0693 273 29 06  Eagle’s Nest firması.)  Önce Nisiros un ana limanı Mandrake ye gittik oraları dolaştık ara sokaklara girdik çıktık. Teknenizle gezerken yolunuz Nisiros a düşerse Mandrake Limanına girmeyi pek düşünmeyin Paloi Limanı nın eline su dökemez. Vakitlice gelip Paloi ye bağlanın rahat edin. Mike dan da bir araba kiralayıp adayı dolaşın. Değer.

Mandrakiyi dolaşıp dükkanları tavaf ettikten sonra adanın meşhur volkanını görmeye gittik . önce yolumuz üzerinde sayılan Embrossa ya uğradık. Eski bir köy yalnız yaşlıları gördük selamlaştık “Kalimera, kalimera…”  Köyü dolaştık. Minyatür bir köy. Sonra köyün girişindeki (köye girerken fark etmemiştik) doğal saunaya uğradık. Hemen yolun üzerinde küçük bir mağara kovuğu, içerisinin tatlı bir sıcaklığı var. İlginç bir deneyim oldu. Daha sonra krater e gittik kükürt kokusu ortalığı sarmış sarmalamış. Hala tütüyor. Büyük küçük 3-5 krateri gezip gördükten sonra adanın diğer tarafındaki Nikia Köyüne geçtik. Köyü dolaştık. Güzeldi. Bir tarafı kratere bakıyor diğer tarafı güzelim Ege Denizi ne. Deniz tarafındaki Andriotis Restaurant a oturduk yemeklerimiz yedik. O gün 8 Ekim ve Belgin le evliliğimizin 30 cu yılı. Şerefe kadeh kaldırıp en az bir 30 yıl daha ve darısı tüm sevenlerin başına diyerek içimden dilek tuttum. Ahmet le dostluğumuz en az 36 yıl. Bir daha şerefe!

Nisiros daki krater

Nisiros daki krate

Andriotis Restaurant önünde

Andriotis Restaurant önünde

Başka bir açıdan Paloi Limanı

Başka bir açıdan Paloi Limanı

Paloi ye dönüp Mike arabayı teslim ettik. Akşam yemeğinden sonra teknemizde biraz sohbet ettikten sonra kamaralarımıza çekildik.

09.10.2010  Cumartesi

Ertesi sabah kahvaltı sonrası Kalimnos a gitsek mi gitmesek mi diye tekrar düşünürken rüzgarın sesi ne işin var paşa paşa burada bir gece daha kal dedirti! Kalınca da limanda vakit geçmez. Aşağı yukarı bir iki turdan sonra tekrar Mike gittik. Bu kez 25 € ya tekrar bir araba kiraladık. Önce yine Mandraki ye gittik bu kez kaleye de çıktık. Oradan bir manastır var onu görmeye gittik. Oradan Nikia ya Andriotis e tekrar gittik. Sahibi sempatik biri. Güzel bir yemekten sonra dönüş yolunda tepede gördüğümüz manastıra çıktık. Manzara güzel. Ama manastırlar çok ıssız, kimsecikler yok.

Mike a arabayı teslim ederken onun internet bağlantısını kullanarak hava durumuna  baktık. Yarın Kalimnos a gidiyoruz. Tekneye döndük. Yandaki Fransız yaşlı çiftle bir süre sohbet ettim. Marmaris Yalancı Boğaz da Yacht Marina da bağlı kalmışlar geçen kış. İstanbul da Ataköy Marina da  birkaç gün geçirmişler daha önceleri. Bir defasında 60 knot rüzgarda 2 saat seyir yapmak zorunda kalmışlar. Ne zaman ayrılacağımızı sordular. Yarın dedim. Onlar daha kalacaklarmış sonra da Rodos a doğru gideceklermiş.

10.10.2010  Pazar

Ertesi sabah kalktığımızda komşularımız uyanmışlardı . Ben bir İngiliz anahtarı için 2 ilerdeki tekneye gittim rica ettim. İşimi (LPG tüpünün ara parçasını söktüm) gördükten sonra iade ettim. Adamlar demir alırken bayağı zorlandılar. Daha sonra biz demir alıp komşularla (Hemen iskelemizdeki  yaşlı Fransız çift ve sancağımızdaki bir sonraki teknedeki genç çift onlarda Fransız) uzaktan vedalaşıp Kalimnosa doğru yola çıktık. Bu arada kızımız Duygu nun Ayvalık ta espri olsun diye alıp hediye etmiş olduğu  çocuk oyuncağı kornayı da 2 kez çaldırdık (Hemen her iskelede bu kornayı öttürerek yüzümüzde gülümseme ile limanlardan ayrılmayı adet haline getirdik) Kahvaltı yolda yapıldı. Kahvaltı sonrası Ahmet oltayı saldı denize bir süre sonra bir palamut yakaladı. Çektik aldık. Kendi başımıza yakaladığımız ilk balığımız(Daha önceki yolculuğumuzda damadım Berkant yakalamıştı iki palamut ama o balık işinin iyi biliyor. Bizim gibi acemi değil). Kalimnos a vardık Pothia Limanına girdik Rod Heikell ın kitabında olmayan yeni yapılmış rıhtıma doğru gittik el eden birisi yer gösterdi demir attık kıçtan kara bağlandık.

Kalimnos Pothia Limanına bağlanıyoruz

Kalimnos Pothia Limanına bağlanıyoruz

Chartplotter görüntüsü-Pothia Limanı

Chartplotter Pothia Limanı

“Biz” e yakalanan balığı biz yeriz:)

“Biz” e yakalanan balığı biz yeriz!

Elektrik-su bağlantısından sonra liman polisine gidip kendimizi deklere ettik. 35 € ya bir araba kiraladık adayı dolaşmaya başladık.
Pothia Limanında yeni yapılmış iskele

Pothia Limanında yeni yapılmış iskele

Telgrafın tellerine kuşlar mı konar….

Telgrafın tellerine kuşlar mı konar….

Önce Vathi Koyuna gittik. Güzel bir koy 6-7 teknelik bağlanma yeri var. Biçim olarak bizim Dirsekbükü nün minyatürü gibi. Bir daha uğrarsak teknemizle geliriz diyerekten ayrıldık ve kuzeydeki Emborios Koyuna gittik.
Vathi-Kalimnos

Vathi-Kalimnos

Emborios da Aşk başkadır:)

Emborios da Aşk başkadır!

Kaptan Kostasın yerinde öğle yemeği

Kaptan Kostasın yerinde öğle yemeği

İskeleye doğru inerken yolun solunda hemen sağda Kaptan Kostasın yeri. İçeride sünger avcılarının kullandığı tipten eski bir dalgıç elbisesi var. Dolmades leri harika(uğrarsanız deneyin annenizin! dolmalarını aratmayacak tatta bulacağınızdan eminim!, tekne için ayrıca bir porsiyon da paket yaptırdık. Kalamar, Greek salad yedik ve bira içtik. Birde güzel bir tatlı yedik. Garson kaptanın oğluymuş bana koydaki iki sarı dubayı gösterdi “Bu ikisi sağlamdır babam hazırlamıştı, tekne ile gelirseniz bunlara bağlanırsınız güvenle” dedi. Teşekkür ettik ayrıldık. Batı kıyıları boyunca Pothia ya doğru indik. Tepeye Agios Savvas manastırına çıktık. Manzara güzel.

“Kuş” bakışı Pothia Limanı

“Kuş” bakışı Pothia Limanı

Tepedeki manastır

Tepedeki manastır

Tekrar limana döndük Ahmet (Gezimiz boyunca özel şöförlüğümüzü Ahmet yaptı.) rent a car cıya arabayı teslim ettiğinde adamın hayretle”Gerçekten adayı dolaştınız mı? Gerçekten mi? “ dediğini  söyleyince gülüştük. Akşam yemeği teknede: Palamut buğulama.

11.10.2010  Pazartesi

Sabah kalkıp belgin le birlikte liman polisine gittik. 5-10 dakikada çıkışımızı verdiler 10 € da ücret ödedik. Ne zaman ayrılıyorsunuz diye sordular kahvaltıdan sonra dedik genç polise

Belgin le birlikte fırına uğradık kahvaltı için bir şeyler aldık. Kahvaltı sonrası ben çöpleri atmak için tekneden ayrıldığımda genç polis gelmiş ne zaman ayrılıyorsunuz dediğinde Ahmet yanlışlıkla yarın deyince polisin yüzü değişmiş biran, öyle ya adama biz birazdan ayrılacağız demiştik!  Sonra düzeltmişler birazdan hareket ediyoruz diye.

Palamarları çözdük demir aldık.

Pothia dan ayrılış

Pothia dan ayrılış

Pothia Limanı çıkışındaki Deniz Kızı. Görebiliyorsak gözlüğe gereksinim yok:)

Pothia Limanı çıkışındaki Deniz Kızı. Görebiliyorsak gözlüğe gereksinim yok!

Çıkışta soldaki mendireğin ucundaki deniz kızı heykeli uğurladı bizi  Lerosa. İkibuçuk saat sonra Leros Lakki Limanındaydık.
Lakki Limanı-Leros

Lakki Limanı-Leros

Chartplotter görüntüsü-Leros

Chartplotter görüntüsü-Leros

Akdenizin en büyük doğal limanı burası. Demir attık Belediye iskelesinin kuzeyinde kalan rıhtıma kıçtan kara bağlandık. Bağlanma yerleri Rodos ta ki gibi, denize bakan yüzde demirden yapılmış yerlerdi. Rıhtıma iyice yanaştık Nesibe halatları bu yerlerden geçirerek bağlanmamızı sağladı. Rodos ta Niko rıhtım üzerinden eğilip oralara kadar nasıl uzandı da halatları geçirdi diye hala düşünüyorum.

Bağlandığımız yerde elektrik yok. Su var ama alamıyoruz özel bir adaptör gerekli. Allahtan biri çıktı geldi mazot satıyormuş kartını verdi, “Ben de su için adaptör var” dedi hemen taktı ve kullanabilirsiniz dedi. Çok iyi bir adam. Zorla 5 € tutuşturabildik eline parça parası falan diye. Almak istemedi bir türlü. Tekneyi bir güzel yıkadık. Bedava sirke baldan tatlı diyerek.

Su tankını doldurduk. İyilik meleği geldiğinde de verdik adaptörünü, internet var mı sağda solda dedik hemen motosikletinin arkasına aldı beni illa yeri göstereyim dedi. Hadi gittik300 metreilerdeymiş. Bir tur attık geldik. Motosiklet turu dahil 5 € !.

Dosyayı aldık çıktık Belgin le rıhtımda çocuğuyla oturan bir Yunanlı vatandaşa liman polisini sorduk. Çok uzakta değilmiş şöyle bir tarif etti: “Çook eski (Eskiyi söylerken yüzünü bir buruşturdu ki) bir sarı bina göreceksiniz” diye de bitirdi. Hemen bulduk sarı binayı gerçektende eskiymişJ. Ama bizde de vardı böyle binalar benim gençliğimde. Şimdi daha iyiyiz gibi geliyor bana. En azından büyük şehirlerde, belki bizim kasabalarda da halen böyledir. Çoktandır kasabalarımızdaki devlet dairelerini görme fırsatım olmadı. Binanın içindeki kapıları, masaları, dolapları ile Yunan Adalarında gördüğüm devlet daireleri “Bize” çok benziyor gerçekten. Ben öyle hissettim bir çok yerde. Nazik bir genç görevli bayan “Hoş geldiniz” dedi. Verdik evrakları bir iki fotokopi çekti sonra “Yarın tekrar uğrayacaksınız” dedi “Olur” dedik bye bye laştık çıktık. Hemen yol üstünde  motosiklet tamiri de yapan birinden araba kiraladık, herhalde adamın yalnızca bir arabası vardı bu iş için. Önce Agia Limanına doğru sürdük arabamızı. Yol üzerinde Panteli Limanını yukardan seyrettik.

Tepeden Pandeli Limanı

Tepeden Pandeli Limanı

Pandeli Limanı

Pandeli Limanı

Agia Marina-Leros

Agia Marina-Leros

Belgin korsaniçe Ağia Marina da

Belgin korsaniçe Ağia Marina da

Agia güzel bir koy. Feribot iskelesinin yanı başındaki bir kafede biraz ilerideki çıkıntıda duran ve  birçok Agia broşürünün objesi olan yel değirmenini seyrederken patates kızartması yedik ve soğuk bira içtik. Oradan kuzeydeki Partheni Limanına gittik. Burası daha çok kışlama yeri olarak kullanılıyor herhalde. Küçük bir koyu var. Büyük bir lift duruyordu tekneleri karaya almak için. Güneye doğru yolumuza devam ederken yol üzerindeki birkaç yere daha uğradık ve birden kendimiz Lakki de başladığımız yerde bulduk.“Bu kadar mıydı”

derken aklıma Xerokambos Koyu geldi doğru oraya gittik.

Xerokambos da daha bir başka (Bkz.12 foto öncesi)

Xerokambos da daha bir başka! (Bkz.12 foto öncesi)

Kıyısında biraz yürüdük. Bozuk bir iskele gördük üzerinde yürüyelim dedik ama benim“Gidip de dönememek var iskelesi” lafına koptuk ve denemekten vazgeçtik. Google Earth de “Untitle” olarak bir resim koymuşlar ama o resim iskele çok bakımlıyken çekilmiş herhalde.

“Gidip de dönememek var” iskelesi

“Gidip de dönememek var” iskelesi

Tekrar Petunia ya döndük. Akşam yemeğinde Plomari  leri götürdük. Doğru biliyorsam : Yunanistan da Uzo isterseniz rakı olarak Uzo içersiniz. Plomari özel bir rakı. Tadı da Uzo dan çok daha güzel bence. Yandaki teknedeki yaşlı Belçikalı çiftle havadan sudan bir iki cümle lafladıktan sonra yattık uyuduk. 12.10.2010  Salı Sabah 09:00 da Belgin le birlikte liman polisine gittik çıkışımızı aldık. 12,5 € ödedik. Demir alıp Kos a doğru yola çıktık.
Lakki den ayrılış

Lakki den ayrılış

Mutfak gülü!

Mutfak gülü!

Kahvaltı işini çay ve sandviçle yolda hallettik. Koy çıkışında rüzgar 8-10 knot esiyordu daha sonra bazen 15 knot oldu. Kos a erkenden gidip yer bulma kaygısı nedeniyle motorla gidiyoruz.(Gezimiz boyunca bu tür kaygı çoğu zaman bizi yelken yapma keyfinden alıkoydu. Bir dahaki gezilerimde hedefim daha çok yelken daha az motor olacak)

Attık oltayı bekliyoruz. Daha çoook beklersin:)

Attık oltayı bekliyoruz. Daha çoook beklersin!

Kos Limanına yaklaşırken Bodrum yönünden bir yelkenli bastırmış geliyor. İşte bu dedim, elin oğlu tekneyi yatıra yatıra yelken keyfi sürüyor biz motorla gidiyoruz. Bir de bizden önce limana girecek ee bizim de ona yol vermemiz gerek ya. Hız kestik buyur geç anlamında. Ama arkadaş kısa sürede tekneyi çevirdi Bodrum yönüne bastı gitti aynı hızla herhalde yelken yapmaktı derdi. Fırsat buldukça gezimiz esnasında biz de ara sıra tekneyi yatırdık lombozlara kadar ama nadiren oldu bu. Kos Limanına girerken dalgalar bir garip gelmeye başladı hafiften gergin girdim limana. Acemilik, daha çok yeniyiz alışacağız öğreneceğiz işte. Liman içine girince rahatladık kale duvarlarının olduğu rıhtımda boş yer çok. Her zamanki gibi rıhtımda bir görevli var, “Capitan” diye bize sesleniyor. Demir attık bağlandık. Elektrik aldık suya gerek yok şimdilik dedik. Görevli “Office” e beklediğini söyledi gitti. Ortalığı toparladıktan sonra. Kale duvarları yanından Feribot iskelesine doğru görevlinin “Office” ! ine gittim. Bildiğimiz PVC den küçük bekçi kulübeleri var ya işte onlardan biri. Ödedik 42,5 € yu geldik. O sırada birkaç tekne daha geldi bağlandı sağımız solumuz dolmaya başladı. Biraz ilerimizde sancağımızda çok şık bir HR var. Ondan bir sonraki teknede16 Mlik bir Amel o da çok şık. Aldık evrakları yine Belgin le birlikte gittik liman polisine. 10 dakikada işimiz bitti döndük teknemize. Bir katamaran yanaştı hemen iskelemizdeki boş yere bağlandı. Döşediği zincir sanki bizim zincirin üzerine gibi oldu diye endişelendim. Kaptanı anlamış olacak ki gelip sordu. Bir sorun var mı? Gibisinden bende endişemi anlattım. Demir alırken dikkat ederim dedi. Ne demekse? Bu sırada bir tekne yanaşmaya kalktı sancağımızdaki boş yere. Rüzgar sürükledi kıçı HS nin burnuna doğru sürüklendi. HS deki bayan fırladı gitti öne doğru kocasından yardım istiyerek “Robert! Robert!” . Usturmaçaları iki tekne arasına yerleştirdi . Diğer teknedekilerde kol gücü kullanarak ancak uzaklaştırabildiler teknelerini. Ama bu kezde pervanesini HS nin zincirine dolama riski atlattı. Sonunda kazasız belasız açıldı. Tekrar deneyerek bu kez Amel in sancağındaki boş yere bağlandı. Kaptanı(Uzun saçlı çizmeli havalı bir genç) indi tekneden gitti HS ye özür diledi yarattığı kargaşadan dolayı. Kolay değil tabi olacak bir hasar maddi zararın ötesinde yolculuğu tatsızlaştıracaktı. Daha sonra 5 kişilik ekibi olan bir tekne geldi sancağımızdaki boş yere bağlandı.

Kos Limanına bağlandık. Poz verme zamanı!

Poz verme zamanı!

Chartplotter görüntüsü-Kos

Chartplotter görüntüsü-Kos

Hazırlandık şöyle bir kısa şehir turu yaptık döndük teknemize akşamüzeri.  Kos da gezdik
p1010278v.jpg p1010281em.jpg P1010283Nesibe,Belgin ve Petunia-Kos Limani.JPG

 Nesibe Sultan, Belgin Korsaniçe ve Petunia.

Akşam yemeği ve sohbet ten sonra dinlenmeye. Kuzeyli rüzgar esiyor dışarıda. Essin koltuk halatlarımız sağlam!

13.10.2010  Çarşamba

Asclepion da

Asclepion da

Sabah kalktığımızda rüzgar hafiflemiş ama batıya doğru dönmüştü. Zaten hava raporları öğleden sonra hızının artacağı ve yönünün batılı olacağını belirtiyordu Çarşambaya, Perşembe günü de Güneyli olacaktı.(Ben hava durumu takibinde windguru yu kullandım daha çok) Kahvaltıdan sonra çıktık 30 € ya araba kiraladık ve  Asclepion a gittik. Görülmesi gereken bir yer olarak öneririm.

Kardemena Limanı-Kos

Kardemena Limanı-Kos

Oradan Zia Köyüne geçtik. Bu köyün ne özelliği vardı anlayamadım bir daha gelsem kesinlikle yanından geçmem ama bir sürü tur otobüsü gelip gidiyor buraya. Bizim ülkemizde bundan çok daha otantik, manzaralı yerler var ama bu kadar ziyaretçi yok. Sonra Kardamena Limanına uğradık. Oradan Zia Köyüne geçtik. Bu köyün ne özelliği vardı anlayamadım bir daha gelsem kesinlikle yanından geçmem ama bir sürü tur otobüsü gelip gidiyor buraya. Bizim ülkemizde bundan çok daha otantik, manzaralı yerler var ama bu kadar ziyaretçi yok. Sonra Kardamena Limanına uğradık.

Orada çok güzel Yunan müzikleri çalan Blue Knot restoranda yemeğimizi yedik. Garson kızdan sorduk toplama müzik dedi. İstedik USB belleğe alalım diye. Veremeyiz dedi(Çok kıymetliydi herhalde !). Hafif bir yağmur yağdı, hüzün çöktü içime nedense. Orada bağlı daha önceden de görmüş olduğum bir iki tekne vardı. Ama sahipleriyle tanışmamıştık. Zaten içlerinde o anda kimseyi de göremedim. Sonra Mastihari Limanına gittik.Mastihari Limanı-Kos
Avaramo…:)

Avaramo…!

Kos Limanından avara olurken

Kos Limanından avara olurken

Güneyli 15 knot rüzgarla yelkenleri açtık püfür püfür gidiyoruz Knidos Burnuna doğru.. 7-8 knot hızımız var. Bazen kaçırıyoruz 6 knot a düşüyor hızımız. O sırada arkadan markasını çıkaramadığım lacivert bir tekne açmış yelkenleri Allah için güzel geliyor adam. Bize yetişti ama tramola atarak yönünü Batı-Güneybatıya çevirdi. Ben bir süre devam ettim Karasularımıza yaklaştığımızda sınır boyunca devriye görevini yapan sahil muhafaza botunu gördük yaklaştığımızda selamlayıp tramola attık yönümüzü değiştirdik. Daha sonra bir tramola daha attık tekrar Knidos a. Tramolayı erken atmışız burunu kurtarmada zorlanacağız. Doğrusu iki tramola daha atmak ama üşendik. Kurtarmak için rüzgara fazla yaklaşıp motor-yelken devam ettik ta ki Knidos Burnunu kurtarıncaya dek. Bizim lacivert önümüzde gidiyordu bu ara ama biz motor-yelken olunca onu geçtik iskelemizde bayağı açıktaydı ama anladığım kadarıyla tekrar bir tramola attı ve geçti burnu. Adam denizci ne gerekiyorsa onu yapıyor. Burnu döndükten sonra rüzgar bayağı hız kesti. Biz aynen devam ettik. Deveboynu .. Burnu nu döndükten sonrada yelkenleri topladık. Biraz sonrada Palamutbükü Limanına girdik ve mendireğin Güney-Batısına yakın rıhtıma bağlandık. Bu gece buradayız. Ahmet,Nesibe ve belgin yüzmeye gittiler. Ben teknede kaldım yapılacak bir iki şeye baktım. Bu arada iskelemizdeki Alman karı-koca haldır haldır uğraşıyorlar yorulmuşlar selamlaştık iki bira uzattım hanım içmiyor. Ralph teşekkür etti başladık karşılıklı içmeye bu arada bana da bir küçük Plomari hediye etti. Emeki olmuşlar 3 yıldır yelken yapıyorlar30 feetyekeli bir tekneleri var(Markasını ilk kez orda duydum. İyi tekne dedi Ralph) Tansiyonu çıkmış, kalp atım düzensizlikleri olmuş. Atmış kendini denizlere. Şimdi hiçbir şikayetim yok diyor. Laf yelken yapmağa gelince sert havada nasıl yelken yapılır. Genova ve ana yelken arabaları ne işe yarar gibi konular üzerinde konuştuk. Eşinin bir gözlük poblemi varmış. İstanbul a uğrarsanız bir bakalım dedik kartımı aldılar. İyi akşamlar dileyip teknelerine geçtiler. Giyindik çıktık Semra nın Bahçesine gittik Fredi haklıymış yemekler güzeldi. Ödediğimiz ücrete değdi.
Semra nın Bahçesinde-Palamutbükü

Semra nın Bahçesinde-Palamutbükü

Biz yine aynı ekip 3 sene önce arabamızla gelmiştik Palamutbükü ne iki ötedeki restoranda sahile kurdurup masayı yemiştik yemeğimizi. Mehtap vardı  “Şimdi bir teleskop olacak Ay a bakacaktık” demiştim. “Getireyim mi? “dedi sahibi. Latife yapıyor sanmıştık. Getirip kurmuştu adam teleskopu.) Yemek sonrası sahilde bir yürüyüş yaptık önünden geçerken sordum, duruyormuş teleskopu halen. Kısmetse başka bir zaman gelir sana misafir oluruz tekrar dedik teknemize döndük. 15.10.2010  Cuma Sabah gürültüyle uyandık. Çıkan teknelerden birinin çapası bizim zincire takılmış çekiştirip duruyor. Ralphe dönerek te “Sizin mi bu?” diye sorup duruyor. Ben “Benim zincir o” deyip sesleniyorum. Bekle ağır ol! diyene kadar adam bizim zinciri çekiştire çekiştire çapamıza kadar gitti. Çıkardı bizim çapayı sudan sonrada sarkıp aşağı kurtardı attı tekrar suya. Arkasına bile bakmadan çekti gitti elin gavuru! Geride kalan ne yapar demeden. Yapabileceğim bir şey var mı? diye sormadan. Ben motoru çalıştırdım zinciri sardım tuttu tutmadı arası bıraktım öylece çapayı. Sağolsun Ralph kahvaltıdan sonra gideceğimizi bildiğinden “Benim çapa güvenli kısa süreli idare ederiz. Tekrar demirleme ile uğraşma” dedi aldı halatı emniyet için bizim tekneyi kendininkine bağladı. Kahvaltı sonrası Ralph e ve yandaki eski taka kaptanına(Dün ona da bir bira ikram etmiştim. Belçika lı birine aitmiş beklediği tekne 18.000 € ya satıyormuş sahibi. Kim alır acaba diye düşünmeden edememiştim) veda edip Simi ye doğru yola çıktık.
Palamutbükünden ayrılırken

Palamutbükünden ayrılırken

Simi ye giderken. Oku babam oku!

Simi ye giderken. Oku babam oku!

Rügar 3 knot motor gücüyle gidiyoruz. Yunan karasularına girince bayrak değiştirdik. Simi ye yaklaşırken bir feri de hızla limana doğru yaklaşıyordu hız kestik varsın girsin bizde sakin sakin bağlanalım dedik. Koyun girişinde manzara güzeldi evler hoş, bakımlı niye yalan söyliyeyim imrendim bizde de buna benzer çeki düzen verilmiş, korunmuş sahil kasabaları olsa diye. Belki vardır da şimdilik ben bilmiyorum. Trilye yi duydum ama maalesef hiç gitmedim. O nedenle karşılaştırma yapamıyorum. Bademli var ama, onun güzelliği başka yönüyle. Cunda Adası? Eski Foça? Gümüşlük? Kaş? Kalkan? Yeşilovacık?  Bir çırpıda aklıma gelen yerler. Ama Simi gerçekten bir başka güzel geldi bana. Hele tepeye çıkıp Simi ve Pedi Koylarını aynı anda seyretmek çok hoş. Olsun bizimde Gökova, Hisarönü, Yeşilova, Göcek ve daha nice koylarımız var.)
Simi Liman girişi

Simi Liman girişi

Demir atıp Güneydeki rıhtıma yanaştık. İlkinde çapa tutmadı ikincisinde başardık. Bu arada sahildeki deneyimli denizciler ”Hızlı geliyorsunuz biraz daha yavaş gelin ki çapanız tutsun” diye de uyarıda bulundular. Haklıydılar, işi düzgün yaptık ve bağlandık. Birisi palamarların yerini değiştirmemizi önerdi gelecek olan diğer tekneler sağımıza solumuza rahat yerleşsinler diye. Dediği doğruydu yaptık iyi de oldu. Birazdan yekeli bir tekne geldi. İlkinde demiri tutmadı birazda rüzgar çıktı adam sürüklendi. Bir daha denedi bende rıhtımdan palamarlarını aldım. Adam “Buraya her geldiğimde demirim ilkinde tutmaz” dedi gülüştük. O nun teknesi de Ralph inki gibi yekeliydi. O bağlandıktan hemen sonrada Nisiros daki daha genç olan Fransız çift geldi selamlaştık. İskelemizdeki boş yere bağlandı. O na da bağlanmasında yardım ettim. Bu palamar alma işi önemli. Sakin olup duruma göre hızlı davranıp tekenin kontrolünü sağlanması için kaptana yardımcı olmak ta keyifli iş.
Simi Limanındayız

Simi Limanındayız

Tepeden Simi Limanı

Tepeden Simi Limanı

Ben palamarı sakince alıp aneladan dolayıp sonra geri atan birisi olduğunda müteşekkir oluyorum. Olması gerekende böyle bir yardımlaşma tabiî ki. Kalimnos ta Vathi Limanı nı gezerken rıhtıma yanaşmaya çalışan özel bir teknede 12 yaşında bir erkek çocuğu rıhtıma atlayıp aneladan dolayıp halatı babasına atacak. Belli ki bir acemiliği var ve hemen oradaki kafeden de kimse yardım etme niyetinde değil. Beklide kendilerince haklılar kalkıp yardım etmemekte hangi birine yardım etsinler, teknelerin biri geliyor biri gidiyor. Ya da “Madem teknesiyle geziyor kendi işini kendi görebileceğine güveniyor varsın yapsın bakalım” diyorlar. Her neyse palamarlarını alıp yardımcı olmuştuk onlarda teşekkür etmişlerdi. Ben böyle yapılması gerektiğini düşünüyorum. Önce araba kiralayalım liman polisine öyle gidelim dedik. Kuzey rıhtımındaki Liman başkanlığına yakın bir yerden araba kiraladık. Görevli bayana liman polisini sorduk karşıda şöyle şöyle yerde dediler. Ya bayan tarif özürlü ya da hepimiz yanlış anladık(diğer türlüsünü söylemek işime gelmedi.) Gittik bağlandığımız rıhtım tarafına dolaş dolaş bulamıyoruz. Bir ara Pedi Koyuna doğru gidiyorduk az kalsın. Neden sonra bulduk. Bilen biliyordur karşıdan bakıldığında hemen parmakla gösterilebilecek bir yerdeL) Girdik içeri görevli polis aldı evrakları bir çırpıda halletti. Çıktık adayı dolaşmaya. Önce Panormitis Koyuna gittik. Hani şu dümen arızasında gelip demir attığımız sonra da başka bir arıza; zincir makarası arızasıyla çıktığımız koy. Güzel koymuş o gece anlayamamışım. Belgin girdi suya yüzmeye başladı. Biz kafede oturup biralarımız içtik. Burada bir manastır var feribotlar da sefer yapıyormuş. Biz göremedik. Oradan Pedi Koyuna geçtik.
Simi Limanı ve Pedi koyunu ortalamışız.

Simi Limanı ve Pedi koyunu ortalamışız.

Sahilini şöyle bir dolaştık. Orada Tilos Livadia Limanında tanıştığımız ve Ahmet lerle Marmaris ten ortak arkadaşları olan Avusturyalı çiftin teknelerini daha sonra da Simi Limanında kendilerini gördük. Limana döndüğümüzde arabayı teslim ettik. Onlarda diğer rent a car cılar gibi şaşırdılar “Yarına kadar sizde kalabilir niçin getiriyorsunuz”dediler.
Simi ye gelenler, bizdeki Dolmabahçe Saati gibi burada fotograf çektiriyor herhalde:)

Simi ye gelenler, bizdeki Dolmabahçe Saati gibi burada fotograf çektiriyor herhalde!

Tekneye döndüğümüzde iki alman geldi “Yarın kaçta çıkacaksınız” gibisinden bir şeyler sordular. Neden sordunuz gelin tekneye dedim. O sırada bir bayan geldi kimliğini gösterdi gümrük polisiymiş ülkelerine giriş belgemizi görmek istediğini söyledi. Aldık gösterdik evrakları sonra Almanları dinledik. Hemen sancağımızdaki yere bağlı tekne onlarınmış (Palamarını aldığım yekeli tekne biraz ileri kaymış yer boşaltmış onlar girsin diye). Demir atarken zicirleri bizim zincirin üzerinden geçmiş. “Yarın sabah kaçta gidecekseniz ona göre gelelim biz teknemizi önce çıkaralım ki zincir problemi olmasın” dediler. Kalabalık oldukları için teknede rahat edemeyeceklerini düşünüp karşı kıyıda ki bir otelde kalmayı yeğlemişler. Sabah saat 10:00 da gelin dedim. Gece bir sorun olursa diye de GSM numarası bıraktılar gittiler. Onlar gittikden sonra baktım ve nasıl bir mantıkla öyle yanaştıklarına aklım ermedi. Nerdeyse iskelemizde kalan 2. teknenin hizasından zincir döşemeye başlamışlar ve benim zincirin üzerinden geçerek sancağımdaki boş yere bağlanmışlar. Demek benden acemileri varmış. Akşam yemeğini biraz ilerimizdeki sokak içindeki bir restoranda yedik. Oturduğumuzda rakılar kadehlerde hazırdı adetleri böyleymiş. Yemeğimizi yedik biraz dolaştıktan sonra teknemize döndük. 16.10.2010  Cumartesi Sabah gümrük polisine gittik işlemler 15 dakikada bitti. Oradan liman polisine gittik 5 dakikada oda bitti. Karşılıklı kıyıdalar. Aralarında gidip gelme de dahil 1 saat sürmedi işlemler, çıkışımız aldık. Önce kahvaltı yaptık. Yanımızdaki Fransız çift el sallayarak limandan ayrıldı. Biraz sonra Almanlar geldi selamlaştık. Teknelerine bindiler olaysız bir şekilde demir alıp gittiler. Bizde kahvaltımızı yaptıktan sonra Marmaris e doğru yola çıktık.
Chartplotter görüntüsü-Simi Limanı

Chartplotter görüntüsü-Simi Limanı

Simi den ayrılış.

Simi den ayrılış.

Rüzgar yok. Motorla Kadırga koyuna kadar gittik. Koya gelmeden önce Ahmet in uyarısıyla arkaya baktığımızda nefis bir manzara vardı: Mavinin değişik tonlarında gökyüzü-deniz fonunda 11  tekne sanki yan yana aynı hizada görünüyorlar.
Aşkın mapushane..! Marmaris yolunda.

Aşkın mapushane..! Marmaris yolunda.

Gebekse yi bordalamışız. Arkada Kızılada

Gebekse yi bordalamışız. Arkada Kızılada

Marmaris yolunda Belgin korsaniçe poz veriyor

Marmaris yolunda Belgin korsaniçe poz veriyor

Kadırga Koyuna doğru. Korsaniçem sevdi bu işi

Kadırga Koyuna doğru. Korsaniçem sevdi bu işi!

Belgin “Bu güzel ortamda şu an kendimi çok mutlu hissediyorum” diye duygularını dile getirdi. Gerçekten de 3 boyutlu çok hoş bir tablonun içindeydik.
Yelkenli

Yelkenli

Manzara güzeldi

Manzara güzeldi

Kadırga Koyunda yüzme molasından sonra Marmaris e geçtik ve Yalancı Boğazdaki Yacht Marina B 98 e bağlandık. Bir hafta sonrada Petunia yı karaya aldık.15 Nisan 2011 de buluşmak üzere vedalaştık!
Petunia karaya çıkmaya hazırlanıyor

Petunia karaya çıkmaya hazırlanıyor

Hopidik bakayım:)

Hopidik bakayım!

15 Nisan 2011 e kadar Hoşcakal!

15 Nisan 2011 e kadar Hoşcakal!

Son…