ROTAMIZ
Marmaris-Iskenderun-Marmaris(Turkiye Guney) (28.05.2011)
Pupa Yelken Akdeniz(Türkiye), Marmaris-İskenderun(Çevlik Limanı-Samandağı) arasında olacak, uygun bir liman(Bozyazı) dan da Girne Delta Marina sonra Karpaz Gate Marina ya uğrayacak, oradan Çevlik e geçip İskenderun, Karataş, Mersin…. yönünde devam ederek dönüş rotasına girecek ve Marmaris e bağlanacaktık.
Yolculuğumuzun Marmaris-Kıbrıs arasındaki 1.Aşamasını keyifli bir yolculukla bitirip Petunia yı Girne Gate Marina da bırakarak 11.06.2011 C.tesi İstanbula a döndük.
Yapılacak işleri bitirdikten sonra ben ve korsaniçem 15.06.2011 Çarşamba günü büyük kızım Burcu ve eşi Berkant la birlikte tekrar Kıbrıs a döndük.
Kıbrıs da dostlarımızla geçirdiğimiz birkaç günden sonra yolculuğumuzun 18.06.2011 C.tesi Girne den hareketle, Karpaz Gate Marina, Çevlik, İskenderun, Karataş, Mersin.. yönünde devam ederek Kıbrıs-Marmaris arası 2.Aşama dönüş rotasına başladık.
Yine keyifli geçen seyir günleri sonrası 02.07.2011 C.tesi günü Marmaris e döndük Yacht Marina Julyet 37 ye bağlandık.
1.Aşamanın, daha önceleri arada bir yaptığımız kısa bilgilendirmelerin dışında, tuttuğumuz seyir anıları ve çektiğimiz fotoğrafları paylaşmak istiyorum.
2.Aşama gezi notları ve fotoğraflarını da hazır olunca paylaşacağız.
Sevgilerimizle.
Gezimizle ilgili bazı notlar:
1- Google Earth üzerinden hesapla yaklaşık hesapla 1.112 DM yol yapmışız
2- Toplam 154 saat motor çalıştırmışız. Gösterge yola çıkarken 412, döndüğümüzde 566 saati gösteriyordu.
3- Giderken Kemer ile Side arasında 3 saat, dönerken Kurdoğlu ndan sonra Kadırga Koyuna kadar 6,5 saat kesintisiz yelken yaptık. Arada yelken veya yelken-motor gittiğimiz 1 er 2 şer saatler oldu.
4- Girne-İskenderun arasını gece yolculuğu yaparak toplam 26 saatte bitirdik. Rahat bir seyirdi.
5- Dönüşte, Bozyazı-Finike arasını yine gece yolculuğu da yaparak 22 saatte bitirdik. Şıldanlar Burnu nu dönerken pruvadan gelen 20 knot rüzgar ve dalgalar yanında akıntı ve gece karanlığı bizi zorladı. Karabasan gibiydi. Aslında giderken yaptığımız gibi burun ile Şıldanlar Adaları arasındaki Yardımcı Boğazından geçseydik beklide zorlanmadan geçebilirdik. Fenerlerin yol göstericiliği ve boğazın genişliği yeterliydi ama o anda bana adaların Güneyinden geçmek(Gece karanlığı nedeniyle belki) daha uygun gelmişti. Yanlış yaptık herhalde, şimdi olsa boğazdan geçerim diye düşünüyorum. Sonuçta sabaha karşı saat 05:30 da Setur Finike Marina ya bağlandık
6- İskenderun Körfezi tatsız. Anamur a kadar kirlilik fazla. Ortalık naylon poşetten geçilmiyor. 2 kez pervaneye dolandılar. Mersin ve Bozyazı da daldık çıkardık.
7- Yukarda yazdığım geçişler dışında gece yolculuğu yapmadım. Çoğu zaman görerek sahil seyri yaptım.
8- Hiç kağıt harita açmadım. Google Earth te yaptığım hazırlıklar, Chartplotter a yüklü Navionics Mediterranean&Black Sea 23XG V.03.20 elektronik haritası ile Sadun Boro ve Rod Heikell in Türkiye karasuları kitapları yeterli oldu.
9- Gezilerim öncesi Google Earth de koylar ve limanlar ile ilgili çekilmiş fotoğraflarda uzun direkli yelkenlileri görmek oralara gittiğimizde bağlanma-demirlemede sıkıntı duymayacağım yönünde benim içimi rahatlatır. Bu nedenl gittiğimiz birçok koy ve limanın 360 derece fotoğraflarını çekip hazırladım Yeri geldikçe burada linklerini koydum. Özellikle sık gidilmeyen koy ve limanlar için nasıl bir yer oldukları konusunda bilgilendirici olabilir.
10- Son olarak: Genelinde çok keyifli ve rahat geçen bir gezi yaptık. Karşılaştığımız en sert rüzgar 30 knot dı. Yelkenleri açıp kapatmada hız, trim yapmada, demir atmada deneyim kazandık. Yeni dostlar edindik. Hazırlıklı ve dikkatli olduktan sonra benim gibi çok yeni bir amatörün bile böyle uzun bir rotayı kazasız belasız tamamlayabileceğini gördük. Öğrenmenin ve deneyimin sınırı yok.
28.05.2011 Cumartesi
13:20 de yağmur altında Marmaris Yacht Marina dan palamarları çözüp Nar Ada sını iskelemizde bırakıp geçtikten sonra Kurdoğlu Burnu nu dolaşıp Küçük Kuyruk Koyunda geceledik.
29.05.2011 Pazar
Pazar sabahı Küçük Kuyruk Koyu ndan ayrılıp Ragged Bay ı turlayıp Darboğaz a yöneldik. Anakara ile Domuz Adası arasındaki adı korkutucu ama kendisi rahat bir geçiş sağlayan bu boğazdan geçip Kapı(Göbün) Koyunu, Martı, Yavansu, Hamam koylarını şöyle bir “Tavaf” ettik .
Kale Koyunda yüzme molası verdikten sonra Sarsala, Sıralıbük, Taşyaka(Bedri Rahmi), Kille Bükü, Boynuzbükü ve Ortisim Bükü ne uğradık.
Bu koyların içini, geçen sezon yaptığımız gibi, kıyıya olabildiğince yakın seyirler yapıp turladık ve çıktık. Sonra Club Marina daki yakıt istasyonundan depoyu ve iki bidonumuzu doldurduk. Yağmur başladı ve giderek şiddetlendi. Skopea Marina ya bağlandığımızda artık her şeyi boş verip sıcak Akdeniz yağmuruna teslim etmiştik kendimizi .
Yağmur durduktan sonra. Duşlarımızı alıp hemen yakındaki Limon Restaurant a gittik. Geçen geldiğimizde burayı beğenmiştik. Yine keyifli bir gece geçirdik. Göçek i kısaca turladık. TURMEPA ilgilisi Nazif Bey le tanıştık ve onunla mavi kartı konuştuk. Benim anladığım bu iş biraz hazırlıksız ve apar topar başlatılmaya çalışılıyor. Denizlerimizin temiz kalması hepimizin istediği bir olgu. Ama nasıl yapılacağının inceliklerini bilenler yok ya da az, hazırlık yapan ekipte. İstim arkadan gelir durumları yani. Teknemize döndük rahat bir uyku çektik.
30.05.2011 Pazartesi
Sabah kahvaltı sonrası Scopea Marina dan ayrılıp TURMEPA Göçek de atık verdik ve bir makbuz aldık. Soran olursa bunu göstermeniz yeterli olur dediler. Bu mavi kart uygulaması kör topal başladı ama eksikler çok gibi geliyor bana. Başlanmış bir şeyler olması güzel. Devamı gelir umarım. Bizler de üzerimize düşeni yapacağız elbette. Örneğin gri su tankı yok benim teknede. O tankı yaptıracağız ya da olur derseler var olan tanka bağlatacağız lavaboyu, duşu, evyeyi vb. Bu kadar atığı 130 litrelik tanka nasıl sığdıracaksak? Dedim ya kör topal bir şeyler yapılıyor. Nasıl yapılması gerekiyorsa yapmamız gerekecek. Bu arada bir kazaya da uğramayız dilerim.
İnnice Koyu, Küçük Kargı Koyunu ziyaret edip Fethiye ye doğru yol aldık.
Sonra Fethiye(Şövalye) Adasına uğradık. Arkadaşımız Dt.Necdet in kızı Aslı ve onun eşi Emre yi ağırladık teknemizde. Çocukların adada evleri var buraya tatile geliyorlar yazları. Hoşbeşden sonra karaya çıkardım onları ve yola devam ettik.
Turunç Pınarı na uğramayı “Dönüş” rotamıza bırakarak Çamlıburun(Deliklikaya) ve Dökükbaşı(İblis)Burnunu dönüp Gemiler demir yerindeki Karacaören Koyu na gittik. Koy kiralık tekneler ile doluydu. Bir tonoza bağlandık. Muzaffer in yerinde akşam yemeğimizi yedik.
Sabah Muzaffer in eşi bizi tepeye çıkardı. Tepede Muzaffer bir küçük “Çiftlik” kurmuş. Dolaştırdı bizi, yenidünyalar, kayısılar, dutlar, altın çilekler, domates, biberler… daha neler neler. Beğenimi kazandı Muzaffer. Ne için yapmış olursa olsun emek vermiş, doğayı bozmadan çiçek böcekle uğraşıyor. Birde çay yaptı içtik.
Sadun Boro nun çektiği ve kitabına koyduğuna benzer bir fotoğrafla koyu resimlemek istiyordum. Sohbet sonunda onları orada bıraktık biz aşağı indik. Tabi fotoğraflarımızı da çektik.
Karacaören etkileyici bir koy ve buradaki(Gemiler demir yeri) koylardan en korunaklısı. Görmenizi öneririm.
31.05.2011 Salı
Sabah kalkıp sırayla Darboğaz Koyu, Gemiler Bükü, Beştaş(Kalevezi) Koyunu dolaştık. Beştaş daki iki küçük koydan Batıdakinin adı Soğuksu Doğudaki nin ise Mersin Limanı. Ölüdeniz girişinde demir atıp Batı daki kıyıya çıma tuttuk. Yemek molası.
Moladan sonra demir aldık Kötüburunu dolaşıp Kalkan a gittik son kalan bir teknelik yere demir attık kıçtan kara bağlandık. Elektrik su dahil 50 TL.
Akşama Kalkanı gezdik korsaniçemin adaşı Belgin in yerinde çiğ(çi) börekleri götürdük. Hamuru bu kadar ince açılanını ilk burada yedim.
01.06.2011 Çarşamba
Sabah kahvaltı sonrası Kalkan dan çıktık Kaş a yöneldiğik. İskelemizdek kalan Kaputaş Plajını gördük. Burada bulunan vadiyi geçmek için yapılan köprünün yapımı esnasında 4 işçi vefat etmiş. Adlarının yazdığı tabelaları daha önce karadan yaptığımız yolculuklar sırasında okumuştum. Buradaki plaja yoldan merdivenle iniliyor. Bir tatil dergisi burayı “En seksi plaj” seçmiş bir zamanlarJ)
Sonra Kaş Marina ya uğradık girmedik, telsizle bilgi aldık. Marina her şeyiyle hizmetteymiş ama planlarımızı bozmadan marina ya da Kaş Limanına da uğramadan Meis Adası na doğru yelken bastık. Sonra Kekova Körfezine dümen kırdık.
Önce Asar(Aperlea) Koyuna gittik. Demiri fundaladık sonra baktık koy fazla dalga alıyor, tam aksi tarafındaki Sıçak(Polemous) Koyuna gitmeye karar verdik. Yörük Ramazan ın iskelesine bağlandık. Burası her bakımdan çok korunaklı bir koy, Ramazan ın köfte ve patates kızartmaları da o derece lezizJ Yörük Ramazan a 3 yıl önce uğramıştık. Ayrılırken, (İçimden kendi teknemle diyerek) “Yine geleceğim Ramazan” demiştim. Yörük de “Gelmezsin lan abi” dediğinde “Geleceğim lan abi” demiş ve gülüşmüştük. Daha sonra karadan Üçağız a bir daha gelmiştim ama Mehmet in Kumsal teknesini bulamayınca Ramazan a uğramaktan vazgeçmiştim. Gün geldi kendi teknemizle geldik Ramazan ın köfte, patates kızartması ve salatasını yedik. Eşini kaybetmiş, küçük kızını evlendirmiş yalnız kalmış Ramazan. Yanına yeğenini almış. O da ada çayı toplayıp satıyor. Yılda 1,5 ton!! topluyormuş. Buraların ada çayı ünlüdür. Biz Aperlea Koyuna girdiğimizde ada çayı toplarken görmüş bizi yeğeni. “Abi siz biraz önce arka koydaydınız” değil mi dedi. Dikkate bakJ
Akşam, “Sana demiştim Ramazan bak işte geldim” dedim. Bir küçük açtı dertleştik. Biraz törpülemiş onu çektiği sıkıntılar, öyle dangul dungul! konuşmuyor artık..
Katamaran kiralayarak dolaşan iki Fransız çift geldi sonra. Onlarla da biraz sohbet ettik. Seçimleri, AB yi, Sarkozy i konuştuk. Likya Yolu n dan bahsettim onlara. Duymamışlar, önerim üzerine ertesi gün yürümeyi planladılar.
Ramazan a verdiğimiz söz bir kenara bu Polemos Koyunu ben çok seviyorum. 3 yıl önce geldiğimde Üç Ağız dan bir tekne kiralamış ve Kekova yı dolaşmış, Polemos Koyuna gelip iskeleye bağlanmıştık. Oradan yürüyerek Aperlea Koyuna gitmiştik.
O zaman öğrenmiştik yürüdüğümüz yolun Likya Yolunun1,5 kmlik bölümü olduğunu. Güzel bir rastlantı olmuştu benim için. Likya Yolu nu merak eder “509 kmlik bu yolun hiç olmazsa bir kısmını nasıl yapsak da görsek, yürüsek” derdim.
Başka beklenmedik hoş bir rastlantı da oldu. O nu da Petunia mızda misafir olduğunuzda ya da bir “Dost meclisinde” anlatırız kısmetse. Unutturmayın.
02.06.2011 Perşembe
Sabah 05:30 da kalktım Güneş in doğuşunu görüntülemek için çok sayıda fotoğraf çektim. Ekip kalkınca kahvaltı yapıldı sonra Ramazan la vedalaştık. Bir hüzünlü ayrıldık oradan. Rahmetli eşi çok iyi bir insandı.
Üçağız a uğradık Batı da kalan Gökbucak da demir atıp alargada kaldık, botla sahile Üçağız Köyüne çıktık. Daha sonra demir alıp Kaleköy, Hamidiye ve Gökkaya ya uğradık. Gökkaya da bizim Apo, “ Enişte, sanki deniz burada saklanmak ister gibi” diye çok güzel bir tanımlama yaptı. Gerçekten de deniz sanki küçük girintiler, koyun içindeki topuklar, küçük kayalıklar arasında gizlenmeye çalışıyor saklambaç oynuyor gibi bir duygu yaratıyor. Demir attık. Yüzdük, yemek yedik, biraz uyuduk.
Sonra demir alıp Setur Finike Marina ya geçtik. Daha önce marinanın dışında hemen yanıbaşındaki bir restaurantda bir şeyler yemiş pek memnun kalmamıştık. Fakat Finike yi sevmiştik.
Finike de Menderes e uğradık. İki yıl önce karadan yolculuğumuz sırasında tanışmıştık. “Otele para vermeyin bize gidelim, misafirim olun” diye ısrar etmiş bizde teşekkür edip kırmadan teklifini geri çevirmiştik. Gönlü geniş kardeşimiz ana cadde üzerinde küçük bir yer işletiyordu. Çok güzel içli köfte ve künefe yemiştik. Tekrar uğramamıza çok sevindi. Yeni bir yer daha açmış.”Lahmacuncu” olmuş aynı zamanda. Yine evine davet ettiJ Bizde “Teknede kalıyoruz sağol Menderes, sen şu lahmacunları söyle” dedik. Lahmacunlar başarılıydı.
03.06.2011 Cuma
Sabah kahvaltı sonrası Beşadaların en kuzeyindeki ada ile Şıldanlar(Taşlık)Burnu arasında kalan boğazdan geçip Çavuş Limanına gittik, yüzme molası verdik. Sazak koyuna ve sonra Cineviz Limanına uğradık orada demir atıp yüzdük.
Sadun Boro kitabında Çavuş Burnunu döner dönmez piramit gibi bir yarımada karşınıza çıkar diyor. Öylede oldu.
Kemer Türkiz Marina ya gidip bağlandık. Akşam yemeğinden sonra Kemeri dolaştık.
04.06.2011 Cumartesi
Sabah kahvaltı sonrası direkt Side ye rota tuttuk.
Yolda 3 saat yelken yaptık, kısmen de yelken-motor yaptıktan sonra Side Antik liman girişine geldik.
Geziyi planlama aşamasında Side de kalmayı düşünmüyordum. Okuduklarımdan limanın sığ olduğu ve Güney rüzgarlarına açık olduğunu biliyordum. Ancak, Antalya da yaşayan yeğenim Ali, Manavgat ta tatil yapan küçük kayınbirader Salih ve eşi Serap bizi Side de beklediklerinden oraya uğramaya ve kalmaya karar verdik. Çocuklara limana bağlanma konusunda bilgi edinmelerini istemiştim. Onlarda liman görevlileri Ali Osman Özkan 0536 291 01 79 ve Osman Selek 0505 535 57 64 den bilgi alıp gelebileceğimizi söylediler. Sorunsuzca bağlandık. Rıhtımın20 metreönünden geçen bir zincir döşemişler tonoz sistemi kurmuşlar. Demir atarken buna dikkat edilmeli ve liman girişinden 5-10 metresonra demiri atıp ziciri döşemeli. Liman görevlilerinin bilgisi içinde ad ve telefonlarını yazdım giden olursa arayarak bilgi ve yardım alabilirler.
Side de çocuklarla buluştuk. Sideyi gezip teknemize döndük. Hoşbeşden sonra misafirlerimizi yolcu ettik. Yattık. Gece 05:00 e kadar rıhtımın yanındaki diskodan ücretsiz müzik yayını dinledik.
05.06.2011 Pazar
Side den çıkıp Alanya Marinaya gittik. Dikkat etmemize karşın, iğreti konmuş bir tonoz halatına dümen palasını taktık. Bir tek o halatta yanlışlık varmış, biliyorlarmış ve düzeltileceğini söylediler ki başkası da takmasınJ Palamarcılar biraz acemi gibi geldi bana.
Fidan(Fugla) koyunda yüzme molası verdik. Burada Cenker Tezel korsanın sattığı Jabberwocky i satın alanlarla karşılaştık. Cenker korsana özel not: Güzel tekneymiş Cenker geri alalım.
06.06.2011 Pazartesi
Sabah kahvaltı dan sonra Kıbrıs için Türkiye çıkışı aldık, 16:00 ya kadar sürdü işlemler. 16:30 da yola çıkabildik. Çıkarken “O” nun yanından iyice açığından, nerdeyse sancağımızda kalan teknelere sürterek geçtik .
Gazipaşa yolunda kayığı hafif yol alırken aceleyle ağ döşeyen bir balıkçı gördük. Ben boş bulundum kolumu kaldırarak bilindik selamı gönderdim. Canım kardeşim ağ döşerken iki arada bir derede bir gayret kolunu kaldırıp selamımızı aldı. Sahneyi yazarak anlatmak biraz zor. Sağolsun.
Gazipaşa ya gittik. İsviçreli bir çift vardı. Yardımcı oldular, bağlandık.
07.06.2011 Salı
Sabah kalktığımda korsaniçe ile köy yolundan tesisilere kadar yürüdük, ekmek aldık. Sonra demir alıp Bozburun a dümen kırdık. İsviçreliler de hemen arkamızdan palamarları çözdüler.
Kahvaltıyı yolda yaptık. Önce Yakacık koyuna sonra Karataş koyuna uğrayarak alargada demir atıp yüzme molaları verdik. Sonra Anamur iskelesine gittik bağlanmak sıkıntılı rıhtım yüksek. Rıhtımın üstü çoluk çocuk dolu.” Abi at halatı, yardım edelim, tekneye gelebilirmiyiz” gibisinden seslenmeler, gürültü patırtı. Çocuklar oralara uğrayan çok az tekne görüyorlarmış ki, böyle görünce de neşeleniyorlar, yaşamlarına renk geliyormuş..
Telefonda tanıştığımız ve bizi karşılamaya gelen liman başkanlığından Kemal Kafes e uğradık. Yardımcı olmaya çalışan ender “Memur” tiplerinden biri Kemal kardeşimiz.
Koyda alargada kalıp, alışveriş yaptıktan sonra Anamur dan ayrıldık Bozyazı ya gelip bağlandık. Gazipaşa da ki İsviçreli çift de burada.
08.06.2011 Çarşamba
Sabah 08:30 da palamarları çözdük. Diğer iki tekne çoktan yola çıktılar. İsviçreli çiftin bizim gibi Girne Delta Marina ya gittiğini daha önceden biliyorum.
5-8 knot arasında değişen rüzgar hızıyla Girne ye doğru yelken-motor yol aldık. Yolda can yeleklerini ve emniyet kemerlerini tekrar denedik, ekibe açık deniz seyri ile ilgili gerekli uyarıları yaptım.
Sakin bir seyir sonrası Delta Marina ya yaklaşırken tatsız bir olay yaşadık. Korsaniçe, Apo ile birlikte genovayı topladıktan onra ana yelkeni sararken parmağını elektrikli vinçle halat arasına sıkıştırdı. Nasıl oldu, ne yaptı da oldu bilemedik. Halatı keserek kurtarabildik. Ecza dolabımızda duran Aldolan dan (Kuvvetli ağrı kesici) bir ampul dozu kas içi enjeksiyon yaparak ağrıyı azalttım.
10 dakika sonra marinaya bağlanmıştık. Arkadaşım Dr.Recep Tuncer ve onun arkadaşı Dilek marinada bizi karşıladılar. İlk işi olarak hastaneye gidip ortopedist arkadaştan gerekli tıbbi yardımı aldık. Yapılan tetkiklerden çok şükür ciddi bir yaralanma olmadığını gördük.
Kıbrıs a giriş yaptık. Pasaport polisi işimizi çabucak bitirdi. Bu sırada Brian adlı bir İngiliz teknesini Karpaz Gate Marina ya getirip bırakmış ve karayolu ile Girne ye gelmiş, giriş yapma derdinde. Polislerde adamın ne istediğini tam anlıyamamışlar biraz yardımcı olduk. Sonunda gidip tekneni buraya getireceksin, giriş yaptıkdan sonra oraya gidebilirsin denildi . .
Sonradan bizim Recep den öğrendim: Sahil güvenlikle Karpaz Gate Marina arasında bir sorun olmuş( Sonradan orada müdürlük yapan Deniz korsanla görüştüğümde tam söylemese de ben de o sonuca vardım) Anlaşıldığı kadarıyla kendi yöntemleri ile yola getirmeye çalışıyorlar! Kim haklı çözemedim. Olan İngiliz e oldu adam alıp gelmek zorunda kalmış teknesini. Sonradan Taşucunda karşılaştığımızda kendi söyledi, ateş püskürüyordu.
Kıbrıs da dostumuz Dileğin dostu Kamil kaptanla tanıştım. Dehler teknesi var Kaleiçin de bağlı. Bir restaurant işletiyor orada aynı zamanda. Sporcu ve sportmen ruhlu bir arkadaş. Kıbrıs-Aydıncık arasında dostluk rallisi düzenliyor her sene.
Aydıncığı bende bir ayrı severim. Gezimizin 2.Aşamasında o konuya gelince anlatırım güzelliğini.
11,06.2011 Çarşamba gecesi Apo ve eşi Emine yi teknede bırakarak İstanbul a uçtuk.
Girne-İskenderun-Marmaris (15.06.2011)
ROTAMIZ
Pupa Yelken Akdeniz(Türkiye), Marmaris-İskenderun-Marmaris rotasının Marmaris-Girne arasındaki 1.Aşamasını keyifli bir yolculukla bitirip Petunia yı Girne Delta Marina da bırakmış ve 11.06.2011 Cumartesi İstanbula a dönmüştük.
Pupa Yelken Akdeniz(Türkiye), Marmaris-İskenderun-Marmaris rotasının Girne-İskenderun-Marmaris arasındaki 2.Aşaması nı burada sizlere paylaşıyoruz.
15.06.2011 Çarşamba
Yapılacak işleri bitirdikten sonra ben ve korsaniçem 15.06.2011 Çarşamba günü büyük kızım Burcu ve eşi Berkant la birlikte tekrar Kıbrıs a döndük. Kıbrıs da dostlarımızla geçirdiğimiz birkaç günden sonra yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik
18.06.2011 Cumartesi
Sabah 09:30 da palamarları çözdük ve marinadan ayrıldık. Yelken-motor Karpaz Gate Marina ya doğru yola çıktık.
Berkant oltayı attıktan kısa bir süre sonra çekmeye başladı. Büyük bir balık olduğunu düşündüğümüz takılan şeyi çekmeye başladık. Aksilik olta koptu. Uğraşılar da boşa çıktı.
Karpaz a geldiğimizde VHF den çağrı yaptık yanıtlayan olmadı. Marina girişinde bizi marina müdürlüğünü yapan GeKo Deniz karşıladı. Bağlandık, sohbete başladık. Girne den çıkış aldığımız için, kibar bir şekilde, marinada kalırsak sahil güvenlik gelip sıkıntı yaratabilir dedi. Ne yapalım ne edelim derken hep beraber marina girişindeki koyda kalmayı planladık. Sağolsun Deniz korsanım su ve diğer gereksinimlerimiz için yardımcı oldu, ücret de aldırmadı. Biz koya çıktık. Baktık solugan alıyor saat 17:30 “Varmısınız gece seyrine, hadi Çevliğe devam edelim” dedim. Kısacası “Kaptan sensin” dediler, kalmadık yola çıktık.
Gece seyrinde radar olması büyük kolaylık sağladı. Tüm gece mehtap eşliğinde yol aldık. Ekip nöbetleşe bana eşlik ederken havuzlukta tavşan uykusu ile yatıp kalktım.
Hedef Çevlik ti ancak daha önceden tanıştığım muhtar Ömer Bozok ile telefon görüşmelerimiz sonucunda limandaki üsteğmenimizin “İskenderun dan giriş yaptıktan sonra gelirlerse sıkıntısız olur” gibisinden önerileri üzerine rotamızı İskenderun Limanına çevirdik.
19.06.2011 Pazar
Bütün gece yol aldık. Gün ışırken İskenderun Körfezi çok da hoş görünmüyordu.
Sabah 10:30 gibi Konacık(Işıklı) Limanına ulaştık. Liman içine girip şöyle bir turladıktan ve fotograf çektikten sonra Arsuz(Uluçınar) a gittik. Orada demir atıp kahvaltı molası verdik, yüzdük.
12:00 de İskenderun Limanına geldik. Tekneleri limana kabul etmediklerini daha önceden bildiğimden doğruca balıkçı barınağına gittik. Girişin tam karşısında boş bir yer bulduk, demir atıp kıçtan kara olduk. Karaya çıkışımızı kırık bir iskeleyi biraz sağlamlaştırdıktan ve iki paserallayı da kullandıktan sonra yapabildik. İlginç bir sistem oldu fotolarda göreceksiniz .
Ülkemize giriş yapmak için Apoyla Liman Başkanlığına gittik. Pazar olduğu için birçok şey yarım yamalak tabi. Bizde işlemleri Pazartesine bırakarak tekneye döndük. Yandaki yeni yapım bir motoryat var, onun sahibi ile tanıştık. Yardımcı oldu ekmek, tüp gaz vs. aldırdı. Teknesini Kurucaşile de yaptırmış, Arsuz da tutacakmış teknesini.
Antakya dan tanıdığımız Engin i aradım. Yarın arabasıyla gelip ekibi Çevliğe götürüp götüremeyeceğini sordum. Sağolsun “Başım üstüne” dedi ve ertesi güne randevulaştık.
Engin le tanıştığımızda askerden yeni gelmişti, bekardı, daha “fitti” (Şimdi cici bir kızla evlenmiş. Kilo almış, biraz kızdık şakacıktan). Bir Antakya gezimiz sırasında rastlantı eseri teyzesiyle tanışmış, bizi dolaştırabilecek arabası olan birileri var mı acaba diye sormuştuk. O da yeğeni Engin i önermişti. Engin gelip 4 kişilik ekibimizi almış yağmur çamur demeden bütün gün Antakya yı dolaşmıştık. Bizi evine de misafir edip anne babasıyla tanışmış, öğle yemeği olarak “Lahme Laverka” yedirmişti. Ayrılırken “Abi ya sayende bilmediğim yerleri de gezdim gördüm, sağolasın” demişti J. Sonraları gittiğimde onlara uğrar olduk, oraları gezmeye giden arkadaşlar için de aradığımda da dostlarımızla ilgilenirdi. Akıllı, saygılı bir ademoğlu vesselam .
O gece İskenderun u dolaştık ve teknemize dönüp yattık.
20.06.2011 Pazartesi
Sabah kahvaltıdan sonra giriş işlemlerimiz yaptık. Barınağı işleten kooperatif yöneticileriyle tanıştık. Bu arada Engin servis çektiği için babasını göndereceğini bildirdi. Babası geldi aldı bizi Antakya ya gittik. Orada Engin geçti direksiyona ve doğru Samandağ. Çevliğe geldik muhtar Ömer le buluştuk. Ekibe Titus Tünelini, Beşikli Mezarı gezdirdik, limanı dolaştık fotoğraflarımızı çektik.
Oradan Antakya nın sayfiye yeri Harbiye ye geçtik. Tarihi eserlerin taklitlerini yapan ustaya uğradık(Önceleri babası yapardı, o vefat ettikten sonra oğlu devam ettirdi) çok başarılı taklitler, giderseniz uğrayın(Kime sorsanız gösterirler yerini) beğeneceğiniz bir iki parça çıkacaktır. Sonra her zaman yediğimiz restaurantta yemeğimizi yedik. Orada bize Enginin eşi de katıldı.
Hep beraber Engin lerin evine de uğradıktan sonra İskenderun a teknemize döndük. Biraz teknede sohbet ettikten sonra Engin ve eşi ile vedalaşıp Antakya ya döndüler.
21.06.2011 Salı
Sabah kahvaltı sonrası palamarları çözdük demir topladık. Yandaki yeni teknenin çapasıyla çapariz olduk. Uygun bir biçimde çıpasını tekrar attık. Halatını çekip demirini tuturduktan sonra, hava sakin olmasına rağmen, içimiz rahat etmedi yanındaki diğer tekneye de bir halat yardımıyla bağladık. Tekne yeni daha kullanmadan başına bir iş gelmesin bari. Kooperatif yöneticilerini de telefonla arayıp durumu bildirdik. Onlarda “Merak etmeyin hocam siz gerekeni yapmışsınız, biz de ilgileniriz, selametle gidin” dediler. Eyvallah.
İskenderun Körfezi tatsız, gezmek için gidilecek görülecek bir yer değil. Havası kirli, denizi naylon poşetlerle dolu. Kuzey Afrika sahillerinin tüm kirliliği akıntılarla körfeze geliyor ve burayı kirletiyormuş. Ben gitmiş, görmüş olmak için gittim. Yolumuz uzun ve gerektiğinde Mersin e gitmek zorunda kalabileceğimiz için(Öyle de oldu ya) daha önceden planladığım halde Dörtyola uğramaktan vazgeçtim.
Dalgasız, rüzgarsız motor seyri yaparak Ayas a geldik ortaya bir yere demir atıp, yüzme molası verdik. Biraz sonra liman polisi bir motorbotla geldi belgelerimizle birlikte rıhtıma çıkmamızı söyledi. “Biz kalmayacağız, birazdan gideceğiz” dememize rağmen. “Olsun limana girdiğiniz için bizim denetlememiz gerek” dedi. Aldık demiri rıhtıma aborda olduk. Belgeleri götürdük, birde çaylarını içtik. Su eksiğimizi de tamamladıktan sonra Adana lı polis hemşerilerimle vedalaşıp Yumurtalığa doğru yol tuttuk. Ayrılırken de “Aman dikkat edin oralar birden bire 1 metreye düşer karaya oturursunuz” diye de uyarıda bulundular. Tabi biz zaten biliyorduk öyle olduğunu.
Yumurtalık Koyunda demir atıp kalınacak bir yer yok. Yola devam edip Karataş a geldik. Limanın sığ olduğunu okuduğum için içeri girmeyi pek düşünmüyordum (Sonradan içerisinin tarandığı ve derinliklerin yeterli düzeye geldiği bilgisini edindim ama ne derece doğru bilmiyorum.) Limanın önlerinde demir atma denemesi yaptık, takır takır kayalık! Anında topladık, ver elini Mersin Marina J
Yolda Mersin deki GeKo Bülent ve Aydın la telefonlaştık, gece 23:00 den önce gelemeyeceğimizi bildirdik. “Olsun, biz bekleriz” yanıtı geldi. Sağolsunlar.
22.06.2011 Çarşamba
Gece boyunca yaptığımız seyirle Mersin Marina ya yaklaşırken motor sarsıntı yapmaya başladı. Hız kesip yavaş yavaş hız verdiğimiz de belli bir noktadan sonra sarsıntı ortaya çıkmakta. 02:00 gibi Mersin Marina nın girişine yaklaştık. Aydın korsanımın telsizine “Giriş için çağrı” yaptık: Mersin Marina. Yelkenli tekne Petunia. Tamam! .
Palamarları Bülent ve Aydın korsan aldı. Tekneye geldiler ve sabah 05:30 a kadar neşeli bir sohbet oldu. Onlar gittikten sonra ekip yatıp biraz dinlendi.
10:00 gibi kalkıp kahvaltı yaptık. Berkant daldı ve pervaneye dolanmış iki poşet çıkardı (Büyük olasılıkla Yumurtalık anısı . )
Öğleden sonra Aydın korsanımın önerdiği rent a car dan bir araç aldık. Adana dan arabalarıyla gelen kızkardeşim ve eşiyle beraber Tekir Yaylasına geçtik. Orada mangalda sucuk ve dondurma eyleminden . sonra Adana ya gittik orada iki gece geçirdik.
Burcu ve Berkant işleri nedeniyle İstanbul a döndüler. Petunia ekip sayısı dörde düştü.
Birde yazmayacaktım ama hadi yazayım: Adana kebapları götürdük .
24.06.2011 Cuma
Sabah Adana dan Mersin e geldik. Aydın korsanım ziyaretimize geldi. Alışveriş yaptık. Mazot aldık ve vedalaşarak, Kum Kuyu(Tırtar) a gitmek üzere, Mersin Marina dan ayrıldık. Hoşcakal Aydın.
Mersin kıyıları oldukça kirli denizin üstü naylon poşetler, yosun ve ıvır zıvırla dolu yüzülecek gibi değil.
Yolumuz üzerindeki Limonlu(Limini) Limanının girişine kadar geldik. Burayı ODTÜ – Deniz Bilimleri Enstitüsü kullanıyor. İvedi durumlar dışında buraya bağlanılmıyor. İçeriye girip dolaşmanın, girişindeki çamur birikmesine bağlı sığlık nedeniyle, tehlikeli olduğunu biliyorduk. Girişine kadar geldik gözüm kesmedi, girmemek için kendimizi zor tutarak teğet geçip gittik. Keşke deneseydik.
Yolda, rastladığımız bir balıkçıdan Erdemli Balıkçı Barınağının derinliklerinin 3-4 metreolduğunu öğrendik. Gezi kitaplarında hiç konu edilmiyor. Biz önünden geçtik gittik. Konacık Limanı gibi güzel bir limana benziyor. Gün olur da oralara giderseniz aklınızda bulunsun.
Kum Kuyu ya geldik bağlandık. Marina yapmak niyetiyle yapılmış. Pontonlar var. Elektrik su tesisatları yerleri hazırlanmış. Üzüldüm, içim sıkıldı tek kelimeyle: Yazık!
Korunaklı bir liman. İçeride beş-on balıkçı teknesi ve bir yelkenli var adı Aylin, kaptanını göremedim. Akşam üzeri araştırma gezisi yaptık. Çevresinde tesisler var. Yarın sabah gözümüze kestirdiğimiz bir yerde kahvaltı yapacağız. Hava karardığından ışıklandırma da olmadığından tekneye dönerken yürümekte zorlandık. Böyle zamanlarda (Bazen botla bir yere gidilip tekneye dönerken de gerekebiliyor) küçük bir el feneri taşımakta yarar var.
25.06.2011 Cumartesi
Sabah dışarda, dünden belirlediğimiz yerde, sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra tekneye döndük ve palamarları çözüp avara olduk. Limandan çıktık 3-5 dakika sonra tekrar dönmek durumda kaldık: Fotoğraf çekmeyi unutmuşuz .
Kız Kalesi, Akkum u şöyle bir turlayıp Narlıkuyu ya gelip demir attık. Burada botla karaya çıkıp Üç Güzeller mozaiğini görmeye gittik.
Fotograflarımızı çekip(Bundan sonra bunu belirtmeyeceğim. Her gittiğimiz yerde 360 derece için fotografları devamlı çekip durdum) demir aldık ve Susanoğlu Koyunu uzaktan şöyle bir görüp Göksu Deltası önlerine geldik. En ucu İnceburun, kıyıdan oldukça uzakta bir duba ve üzerinde fener var sığlığı belirten, onun Güneyinden geçip Taşucu na gittik bağlandık.
Taşucu güzel bir yer. Bence en güzel tantuni burada yenir J . Ayrıca bir amfora müzesi var. Arslan Eyice kurmuş. Arslan Bey buranın yerlisi, doğal ürünler üretiyor Yeşilovacıktaki çiftliğinde. Karadan daha önceki gelişimde tanışamamıştım. Bu kez telefon numarasını alıp aradığımdan Yeşilovacığa geçtiğimizde çiftliğine uğrayacağız. Kendisi şu anda müzede yok, çiftliğinde.
Burada İngiliz Brian ile karşılaştım. Kendisiyle Girne de çıkış alırken tanışmıştık. Onlar Kıbrıs a geldiklerinde, doğru Karpaz Gate Marina ya gidip bağlanmışlar. Polislere de derdini anlatamıyor. Memur arkadaşların İngilizcesi de yetersiz mi nedir anlaşamamışlar, adam orada tuzluk gibi oturup bekliyor. Nedir falan derken ortaya çıktı: Memur arkadaşlar teknesini alıp gelmesini ve Girne den giriş yapmasını istiyorlar. Orada(Gate Marina da) kaçak bulunuyor diyorlar, hapis-mapis lafı ediyorlar . . “Adam taksiyle sizi götürsün getirsin, tekneyi orada görün, kolaylık sağlayın” dedik ama “Olmaz kaç saatlik yol” dediler(Sonradan Kıbrıslı dostlarımdan öğrendim Gate Marina ile sahil güvenlik limoniymişler). Adam da “Kıbrıs a gelirken marinayı aramıştım oradan direkt bize gelebilirsiniz demişlerdi” diyor.
Neyse Taşucunda tekrar karşılaşınca tekrar sordum ” Ne yaptın” diye. Ateş püskürdü “Tekneyi aldım geldim Girne ye giriş yaptım ve tekrar Karpaza döndüm” dedi. Geçmiş olsun .
Rıhtımda elektrik ve su var. Görevliden yardım alabiliyorsunuz. Her şey dahil 35 TL ücreti var.
26.06.2011 Pazar
Kahvaltı sonrası demir alıp palamarları çözdük Kalesi(Ağalar) Limanına uğradık. Kitaplarda burası askeri bölge (yasak bölge) diye geçiyor. Baktık boş bir rıhtım. Hiç kİmse yok, oradaki koyda çok çekici . girdik demir atıp yüzme molası verdik. Birazdan sahile bir minibüs geldi içinden askerler ellerinde tüfekler, birde uzman çavuş megafondan bağırıyor: Askeri bölge. Terket! “İyi” dedik, elimiz kolumuzu kaldırarak “Eyvallah gidiyoruz” da, korsaniçe sırtüstü denizde yüzüyor. Biz sesleniyoruz “Gidiyoruz, çık” falan diye. Bir şey duymuyor. Askerler tüfekleri doğrultular. Neyse korsaniçe nasıl olduysa fark etti durumu, çıktı tekneye biz de demir aldık. Postu bırakacaktık nerdeyse .
Hemen arkasında(Batısında) Ağa(Boğsak) Limanı var. Gittik oraya demir attık. Yüzme molası. Burası çok güzel bir koy. Eskiden Silifkenin limanıymış.
Oradan Ovacık(Kösrelik) Adasına gittik, hemen arkasındaki Kösrelik Koyuna demir attık. Ağa(Boğsak) Limanından koya giderken kara ile Dana Adası arasında sığlık ve ada etrafında kayalık var. Dikkatli olmak gerekiyor. Burada yüzme ve yemek molası verdik. Tam demir attık ki kıyıdaki iskelenin oradan haykırışlar geldi. Denizdeki biri çırpınıp bağırıyor. Bize uzakça, birileri iskeleden atladı adamı karga tulumba karaya çıkardılar. Oralar sığ aslında, ne oldu anlamadık adam bir süre sonra kalktı yürüdü gitti .
Ovacık da bir kıstakla anakaraya bağlı bir kara parçası denize doğru Ovacık Yarımadası(Bölükada) Burnunu oluşturuyor. Kıstağın Doğusu ve Batısında birer koy var.
Burası antik Afrodisias kenti(Bir Afrodisias da, Aydın İli Karacasu ilçesine bağlı Geyre Köyü yakınında vardır. Efes den sonra korunmuş 2.antik kenttir.). Sahilde Tisan sitesi var, güzel bir yer.
Oradan Yeşilovacığa geçtik. Şirin bir koy limanı da rahat. Karadan, Aydıncıktan Taşucuna giderken karşınıza bir koy çıkar, deniz, yeşil bir ova ve dağlar birden bire gözünüzü gönlünüzü açar. Son geçişimde “Bir tekne alırsam buraya kesinlikle denizden geleceğim” demiştim. Geldim de .
Rıhtıma aborda olduk. Aslan Beyin oğlu Mustafa arabayla geldi aldı bizi, çiftliklerine götürdü.
Kendi yetiştirdikleri karpuzdan ikram ettiler. Menengiç kahvesi içtik. Ürettikleri harnup(keçiboynuzu) pekmezi, turunç reçeli, nar ekşisinden aldık. Oradan, buradan Akkuyu da kurulması düşünülen nükleer enerji santralinden sohbet ettik.
Aydıncığa hava kararmadan ulaşmak istediğimizden izin isteyip kalktık. Taşucundan avara olup Akkuyu ya şöyle “kapıdan” bir ce deyip . Sipahili(Kurtinli)Limanın önünden geçip Sancak Burnunu dolaşarak Aydıncığa geçtik. Daha önceden arayıp geleceğimizi bildirdiğimiz Mustafa hocaya bir saate kadar limanda olacağımızı bildirdik. Mustafa hoca bize yer ayırmış, bir gezi teknesine rica etmiş mendirek tarafına geçirtmiş. Millet bizi rıhtımda bekliyor, bir davul zurna eksik . . Palamarları 8 yaşlarında bir erkek çocuğu aldı, bağlanmamıza yardım etti.
Mustafa hoca Fransızcası süper bir dostumuz, emekli. Kıbrıstan Dilek arkadaşımız vermişti telefonunu aramış tanışmıştık. Kendisi 200 sayfalık bir kitap yazmış Aydıncık(Gilindire) hakkında. Akşam yemeğini yeğeninin Le Pecheur adlı restaurantında balık-rakı ile geçiştirdik .
Mustafa Hocanın abisi dalgıçmış. Bir zamanlar bir Fransız kız gelip ondan dalma dersi almış. Kız abisine “Le Pecheur” yani “Balıkçı” dermiş. Aralarında platonik bir aşk gelişmiş. Abisi evli çocukları var. Sonu olmayan bir aşk yani. Kız dönmüş ülkesine yıllarca mektuplaşmışlar. Mektupları da bizim hocaya yazdırıyormuş . . Abisi bir gün bırakmış dalgıçlığı “Bir restaurant açacağım adı da “Le Pechuer” olacak” demiş.
Hocanın abisi rahmetli olmuş. Oğlu işletiyor. “Abim her akşam buraya oturur rakısını koyar ve düşlere dalardı” diyor Mustafa Hoca, birkaç sene önce gitmiş kızı bulmuş. Ev bark kurmuş, çoluk çocuğa karışmış bizim “Pecheur” ün Fransız aşkı.
İki sene önceki son gidişimde keşfetmiştim Aydıncığı. Eski şehiri denizden gösteren(Bir ilk olduğu söyleniyor mozaikte şehir planının gösterilmesi) bir mozaik buluntusu var. Antakya daki Mozaik Müzesindekiler kadar çeşitli değil ama ilginç. Mozaik, limanın hemen yanında, üstüne bir çatı etrafına ahşaptan korkuluklar yaparak koruma altına alınmış. Bu gittiğimizde yapılan kazılarla yeni kalıntılar ortaya çıkarılmış. Giderseniz mola verip dolaşmanızı öneririm.
Gece bir bağrış çağrış uyandık. Dağdan inen rüzgar bize yerini veren gezi teknesine demir taratmış, rıhtıma doğru atmış. Adamlar geldiler güç bela bizimle sancağımızda kalan balıkçı motoru arasına iteleye kakalaya girdiler. Bizde yardımcı olmaya çalıştık, bağlandılar. Zarar ziyan yok.
27.06.2011 Pazartesi
Sabah kahvaltıdan sonra alışveriş de yaptıktan sonra palamarları çözdük. Mustafa hoca bugün erkenden yukarı, dağlara doğru çıkacağı için dün geceden vedalaşmıştık.
Bozyazı ya gidiyoruz. Soğuksu Limanı önünden geçip Softa Kalesi Doğusunda bir koyda demir atıp yüzme molası verdik. Sahilde güzel siteler var. Güzel bir yere benziyor. Ancak çok dalgalı bir koy. Kısa bir moladan sonra Bozyazı(Yoğunduvar) limanına doğru yola çıktık ve gidip rıhtıma aborda olduk. Gelirken, hız yapınca teknede sarsıntı oluyordu. Daldım çıkardım pervaneye dolanmış olan naylon poşeti.
Akşam üzeri balıkçı barınağı görevlisinin minibüsü ile Bozyazı ya geçtik, dolaştık. Sonra Petunia ya dönüp güzel bir uyku çektik.
Bozyazı da bağlanma olanakları iyi. Yer bulabilir, elektrik ve su alabilirsiniz. Hepsi dahil 25 TL
Benden çok sonra oraya giden Barış Beyhan korsanımız limanda ortaya demir atmış ve dipte bırakılmış eski bir çapa ile sıkıntı yaşamış. Barış korsan anılarında ayrıntılı yazacağını söylemişti.
28.06.2011 Salı
05:30 da Bozyazı dan ayrılarak 24 saatlik(Ne acelemiz varsa . ) Bozyazı-Finike geçişini(Yaklaşık 140 dm) yaptık. Seyir esnasında rüzgar bir var bir yok, bazen yelken bazen yelken-motor yaparak yol aldık. Küçük bir serçe misafirimiz . oldu. Su verdik biraz dinlendi sonra pırrrrrrr.
Hava kararırken Taşlık (Şıldanlar,Gelidonya) Burnu açıklarına geldik. Daha önce, İskenderun a gidişimiz sırasında, bu burun ile Beş Adalar arasındaki boğazdan geçmiştim.
Yeni bir geçiş olsun diye, boğazı denemedik adaların Güneyinden dolaştık. Fenerlerin yol göstericiliğine karşın gece karanlığı, 20 knot rüzgar ve beklenenin tersine Doğu yönlü bir akıntı nedeniyle sıkıntılı saatler geçirdik. Yolu uzatıp, dalgalar ve akıntıyla boğuşarak adaların Güneyinden geçip Finike körfezine girdik. Yanlış yapmışız. Bu kez geçiş karabasan gibiydi . Zorlu bir deneyim oldu. Şimdi olsa boğazdan geçer ve en az 2 saat zaman kazanmış olurdum.
29.06.2011 Çarşamba
Sabahın 05:30 unda körfezi geçip Setur Finike Marina ya bağlandık. Deliksiz bir uyku çektim.
Gün içinde dostumuz Menderes(Önceki bölümde kim olduğunu yazmıştım) in lahmacun dükkanına gidip, yerinde lahmacun yedik. Gece Finike de konser vardı. Sokakları biraz turladıktan sonra teknemize döndük.
30.06.2011 Perşembe
Sabah kalkıp Kekova Adasındaki Karaloz Koyu na geçtik. Bir iki denedik demiri tutturamadık. Hadi Gökkaya ya gidelim dedik.
Gökkaya Koyunda demir atıp. Yemek, yüzme ve dinlenme molası verdik. Burası da sevdiğim yerler arasında. Biliyorsunuz işte daha önce yazmıştım: Deniz burada saklambaç oynuyor .
Saat 13:00 gibi demir aldık, Kaş Limanına doğru yola çıktık. Kekova Körfezine çıktık sürpriz: 25 knot. Millet dışarıdan körfeze kaçıyor biz dışarı çıkıyoruz . . Körfezde bir yelkenli, küçülttüğü yelkenleriyle volta atıp duruyor, sanırım yelken eğitimi yapıyorlar.
Neyse, Kekova Adası ile Toprakada arasından dışarı çıktık. Sıçak Yarımadası Güneyinden geçerken rüzgar 30 knot oldu. Akar Boğazından ve yolumuz üzerindeki küçük adacıklar arasından geçerek Kaş Limanına giriş yaptık. Mendirekteki rıhtıma, son kalan yere, demir atıp kıçtan kara olduk.
01.07.2011 Cuma
Kaş dan ayrılıp Kelebekler Vadisine gittik koyun içinde dolaştık çıktık Karacaören e gittik bir tonoza bağlandık.
02.07.2011 Cumartesi
Sabah kahvaltı sonrası Marmaris e doğru yola çıktık. Kurdoğlu Burnunu geçtik. Bu arada telefonlaştığımız sınıf arkadaşım Dr.Ahmet ten iki çocukları ve damadıyla birlikte kiraladıkları yelkenliyle Kadırga Koyuna doğru yola çıktıklarını öğrendik. Oyalanmak, Kadırga da buluşmak üzere körfezde volta atıp durduk.
Bugün 6 saat aralıksız yelken yaptık. Eyüp korsanlarda Marmaristeydiler onlar da seyir hazırlıkları yapıyorlardı, bir türlü denk düşürüp buluşamadık.
Ahmetlerle Kadırga da buluşup yan yana demir attık. Bu arada biraz ileride bir katamarandan el edip selam verdiler. O sırada bir şeylerle uğraşıyordum kısaca el edip işime devam ettim. Birazdan GeKo flamalarını fark edip seslendim. Taner korsanın arkadaşlarıymış, bizim GeKo flamasını görünce yaklaşmışlar ve yanlış işitmediysem Petunia yı bildiklerini Taner inde biraz ilerideki gulette ? olduğunu söylediler. Hakan Zorlu dan Taner korsanın telefonunu alıp aradım ama yanıt vermedi, onunla da buluşamamış olduk yani.
Ahmet kardeşim ekibiyle teknemize geldi neşeli bir akşam yemeği yedik. Sonra teknelerine döndüler. O gece orda kalacaklar, yarın Göçek Koylarını gezecekler.
Saat 22:00 gibi vedalaşıp Marmarise dümen tuttuk. Marmaris Yacht Marina ya gelip bağlandık.
Marmaris-İskenderun-Marmaris seferi burada biter .
Sonraki rotamız Pupa Yelken Akdeniz konsepti içinde Marmaris-Ayvalık arasında oldu. Koy koy, liman liman yukarıya doğru çıktık. Devamında Pupa Yelken Akdeniz(Yunan Adaları) için Midilli, Sakız, Mikenos ve birçok adayı dolaştıktan sonra Marmaris e döndük. Bu gezilerimizle ilgili anılarımızı yakında yine bu başlık altında paylaşacağız. Şimdilik hoşcakalın.