ROTAMIZ
İzola-İstanbul (24.06.2010)
Her şey YACHT dergisinin 2009 Eylül ayında çıkan 43. sayısında “Tek başına kullanılabilen yelkenliler” yazısını okuduğumda başladı. Üç teknenin tanıtımı yapılıyordu31 feetlik olanın fiyatı bana uygun geldi ve yalnız İstanbul da kullansam, şöyle hafta sonları Marmara da dolaşsam da yeter dedim. Vereceğim paraya kıyıp hemen aklıma yatan teknenin satıcı firmasının telefonunu çevirdim. Kendilerine nasıl ulaştığımı söyledim, önümüzdeki 2010 yılının yazında bir tekne sahibi olmaya kesin kararlı olduğumu söyledim. O ebatın bir üstü32 feeti yeni model olark çıkarılacağını o ebatlarda kalmayı düşünüyorsam yeni çıkacak tekneyi almamı önerdiler. Benim düşündüğüm teknenin aynısını bir müşterileri kullanıyormuş hatta yelken kursu da veriyormuş. GSM ini alıp aradım, randevulaştık 3 ders de yelken dersi aldım söz konusu kişiden.
Bu arada bir kardeşimiz(Alpaslan Arkış oluyor kendileri) ”Abi ben seni tanıyorum sen32 feeti alırsın seneye satar40 feetyada daha üstünü alırsın. Alacaksan büyük tekne al uzun süre kullan. Hem şu şu markalar da var, haberin olsun” deyince biz araştırmaya başladık. O mu bu mu olsun, üzerinde şu da olsun bu da olsun derken biri denizde biri karada iki boat show fuarını da gezdikten sonra Elan Impression 434 almaya karar verdik. Kardeşimiz bir de “Abi İzola dan biz alıp gelelim tekneyi” deyince iş çığırından çıktı!. Peki dedik. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsınJ
Teknemiz 22.06.2010 Salı günü İzola da teslim edilecek. BenZafer Türkmen ve eşim Belgin, birde Alpaslan Arkış, eşi İnci ve kızları Ayça(bundan sonra “Miço” olarak geçecek) gidip alacağız tekneyi ve bir kaptan eşliğinde İstanbul a getireceğiz. Başladım kitapları ve internetten indirdiğim dökümanları okumaya. Bir dolu forum ve blog inceleyip, gidip gelenlerden oralarda yelken yapmış olanlardan bilgiler edinmeye başladım. Sağ olsunlar kimin kapısını çaldıysam yardımcı oldu.
Aşağıda yazılanlar eşim Belgin in anlatımından İzola-İstanbul yolculuğumuzun notlarıdır. Notlar yolculuk sırasında alınmış ve sonradan fotograf ve videoların izlenmesi esnasında küçük düzeltmeler yapılmıştır.
21/06/2010 Pazartesi
İstanbul’dan 21/06/2010 Pazartesi saat 12:25 THY uçağı ile İstanbul’dan Lubiana’ya uçtuk. Biz indiğimizde hava bulutluydu. Minübüs kiraladık, yerleştik. İzola’ ya doğru hareket ettik. Yer yer güzelliklerle karşılaştık. Slovenya yeşili bol bir yer. Otobandan teknemizi teslim alacağımız İzola Limanına gittik. Miçomuzun midesi kötü idi. Kustu ve rahatladı. Orada bizi teknenin eksiklerini tamamlayan teknisyen Boris karşıladı ve o an teknemizle tanıştık!!!! Beğendik. Otelimize gitmek için Portoroz a hareket ettik. Orası da güzel bir sahil kasabası, otele yerleştik, akşam yemeğini deniz kenarındaki bir restoranda pizza ve makarna yiyerek geçiştirdik. Küçük bir yürüyüş yaptık. Restorandan çıktığımızda dışarıda güzel bir gökkuşağı vardı. Çok beğendik. Yorgun olduğumuz için otele döndük, otel yanındaki kafelerde çay içerek odalarımıza çıktık.
22/06/2010 Salı
Beşimiz güzel bir kahvaltı yaptık. İzola Marina da teknemizi teslim almak için yola çıktık. Fakat teknemiz bizim düşündüğümüz kadar hazır değildi. Hele bir de kaptanımız David ortalarda yoktu. Ve gün boyu duman. dahil hiçbir haberleşme arzumuza cevap vermedi. Teslimatta birçok eksiğimiz olduğunu gördük ve eksik tamamlamak için Trieste’ye gittik. Varış 13:30 Evet Siesta! Motomarin 15:30 a kadar kapalı . Hadi yemek yiyelim ama merkeze gidelim dedik. Otoparka girmek istedik. Rampası çok dardı. Çıkarken arabanın sol arka çamurluğunu sürtüp kaptanımız Alpaslan‘ın daha çok olmak üzere hepimizin keyfi kaçtı. Bin bir zorluk sonunda arabamızı park ettik. Çıkışı bulmaya çalıştık. O ne? bir asansör bulduk. 5’imiz külüstür bir asansöre bindik düğmeye bastık ve kısa süre sonra durdu asansörde mahsur kaldık. 5’imizden biri(İnci oluyor o biri) “Help, SOS” diye seslenip , kapıya vurdu diğer 2 kişi(Onlarda ben ve miço oluyoruz) birbirine sarıldı. Sonra özgürlük, asansör birdenbire bizi azat etti. Kaçar gibi uzaklaşıp, Trieste sokaklarında yemek için yer aradık. Maalesef bir yer bulamadık. Tekrar otoparka dönüp, aynı zorluklarla dışarı çıktık. Motomarine döndük.
Ne görelim karşımızda denize nazır restoran!! Siesta nedeni ile fazla seçenek sunamadılar aynı deniz ürünlü makarna yedik. Karnımız doydu, kendimize geldik. Fakat Miçocuğun elleri hala titriyordu. Motomarin den alışveriş başladı, tekne eksikliklerimizi aldık, Miço ve ben eşantiyon kupaları kaptık. Bot motoru(Yamaha düşündüğümüz için oradaki Mercury markayı almadık) hariç tekne ihtiyaçlarını karşıladık. İzola’ya, teknemize döndük. Mutfağı Miço ile birlikte yerleştirdik. Geç vakitte pizza yedik. Miço otururken uyudu.
23/06/2010 Çarşamba
Sabah Ben, Zafer ve Alpaslan kahvaltımızı otelde yaptık ve İzola ya geçtik. Marinaya gelirken teknenin bir kısım eşyalarını getirdik. Ben teknede yatağımızı yerleştirdim ve yorulup kanepede uyudum. Zafer ve Alpaslan hem diğer tekne eksikliklerimizi hem de İnci ve Miço yu almak için Portoroz’a döndü. Öğleden sonra döndüler, herkes yerleşti. Marina’daki Restoran’da güzel bir yemek yedik. Bu arada yeni bir kaptan ile kontakt kurduk Çünki David hala ortalıkta yoktu. Daha sonra öğrendiğimize göre Atlantik te bir yerlerde mahsur kaldığı için gelememiş. Beşimiz tekne için yiyecek alışverişi yaptık. Euro Spor –Merkür den eksikler tamamlandı. Teknede peynir-karpuz-rakı çilingir sofrası kurduk. Ben ve Zafer iyi uyuduk. Arkadaşlarımız üşümüş ve teknenin boya kokusundan etkilenip rahatsız bir gece geçirmişler. Onlar için üzüldük. Marinada güzel bir duş aldık. Her şey temizdi. Raymarine servisi navigasyon cihazlarımızın kalibrasyonunu yaptı. Mazot ve su dolduruldu.
24/06/2010 Perşembe(Denizde 1.Gün)
Sabah çay demledik. Güzel kahvaltı ettik. Zafer ve Alpaslan Petunia yazısını yapıştırdılar.
Jure yeni kaptanımız ile 09:00 da tanıştık. Pozitif bir genç arkadaş. Saat 10:00 da yola çıktık.10: 45 te Slovenia çıkış işlemlerimiz için Piran’a gittik. İşlemler yapıldı. Yola Çıktık. Umag ı geride bırakarak saat 17:30 da Rovinj’ e geldik. Gümrüğe uğradık işlerin bir kısmı, liman polisle ilgili kısmını yaptık Hırvatistan girişi için ertesi güne kaldı. Marina’ya kıçtan kara bağlandık. Rovinj’i gezmek üzere dışarıya çıktık. Eski taş evleri görmek için 2 kişinin geçebildiği dar sokaklardan yürüdük. Pazardan üzüm, domates, nektarin aldık. Oldukça pahalıydı. Restorana oturduk.
Sık sık “Arkadaş” diye hitabeden Makedonyalı garsonlarla konuştuk. Kalamar, sardalye, deniz mahsulü Miço nun yemediği et ve makarna, cevizli kek, bira her şeyden tadarak yedik. Miço yorulduğu için Alpaslan lar polar battaniye satın alıp tekneye döndüler. Ben ve Zafer biraz daha gezdik. Tekneye döndük. Havuzlukta meyve yedik sohbet ettik. Yatmaya gittik. Ben iyi uyudum.(Tekneye gelirken en büyük korkum uykusuzluk ve tekneye sığamamak yerleşememekti.) Kaptanımız teknenin başka bölmelerini gösterdi. O kadar çok depolama alanı varmış ki, şaşırdım. Amerika yeniden keşfedildi .. Kaptana merdivenin sağındaki odayı verdik. Tertipli bir arkadaş.
25/06/2010 Cuma(Denizde 2.Gün)
Sabah herkes iyi idi, teknenin dış temizliği yaptık. Çay demledik, kahvaltı hazır. Beyler bu arada çıkışı halletti. Marina parası (75€) ödedik. Hırvatistana giriş için 250€ !!!! Ufak tefek eksiklikler tamamlandı. Bu arada ben ve İnci zeytinyağlı barbunya, yoğurtlu havuç ve makarna öğle için hazırladık.
Tekne gittikçe konforlu ve keyifli oluyor. Motor ile yol alıyoruz. Rüzgar yetersiz. Saat 14:00. Premantura Koyu – Pulada (ilk defa) Miço hariç hepimiz denize girdik. Su çok soğuktu. Çevremizde sanırım oranın insanları ve teknelerle demirlemiş kişiler yüzüyordu. (tamamen çıplaklar da vardı) Bir saat kadar oyalandık. Yola koyulduk Unije Adasına giderken 11 knot rüzgar çıktı yelken bastık. Rüzgar arada bir hızını artıryordu. Bir ara İnci dümendeyken 9.2 knot tekne hızına ulaştık. Tekne çok yattı ve heyecan yarattı. Bordo denize sıfırlandı. Bunun üzerine Cenovayı küçültüp öyle devam ettik, mendil Cenovadan Zafer kaptan memnun kalmadı. Sonra Unije Adası Maracol Koyuna geldik. Sakin doğal bir ortam Ben hemen denize girdim. Su oldukça soğuktu. Zafer le ben yüzdük. Daha sonra botun motorunu taktılar. Onunla turlayarak koyun sessizliğini bozduk. Duşumuzu aldık. Öğlenden kalan yemeklerimizi modifiye ederek yeni mezeler yaratıp çilingir soframızı kurduk. Zafer in ağzından düşmeyen “Uzun olur gemilerin direği” türküsünü ona eşlik ederek dinledik. Çok neşeli bir akşam oldu. Alpaslan yorgunluğun ve içkinin etkisi ile ara ara oturduğu yerde uyudu. İnci fotograf çekerken Unije Adası Maracol koyunu ters söyleyince gülme krizine girdik. Güzel bir dolunay vardı. Çocuklarımız yanımızda olsa diye duygulandık. Ve resim çekip yavrulara ve kardeşim Salih’e gönderdik. Büyük kızmız Burcu’dan cevap geldi. 24:00 gibi yattık. Teknede kaldığımız 3.gecemiz ve ben uyku problemli, uykusuz kadın çok güzel uyuyorum.
.
26/06/2010 Cumartesi(Denizde 3.Gün)
Geceyarısıdan sonra uzaklarda şimşekler çaktı. Sabah 06.00 da kaptan , Alp ve Zafer hareketlendi. Teknemiz 07:00 de demir aldı. Ben bu arada kaptanlara(3’üne) güzel sandviç hazırlayıp çayı demledim. Miço ve İnci kalkamadılar. Seyir esnasında gördüğümüz ada Susak Adası (Kaptan Jure un söylediğine göre ensest ilişkilerin olduğu, dışarıdan ziyaretçilere yüz verilmediği yermiş. Biz de onlara yüz vermedik uğramadık orayaJ) Yolculuk yağmurlu havayı geride bırakarak devam ediyor. Bayrak ipimiz koptu. Yabancı kaptan bosonoya iskemlesine binip bayrak ipini tamir etti. İlovic Kanalı’ ndan geçtik Çok şirin bir kasaba fırınları ile meşhurmuş. Kara tarafından St.Pietro Adası var. Petunyanın yavrusu Papatya(Botumuza bu adı taktık) arkamızdan geliyor. Silba Adası nda bir koyda yüzme molası verdik.Yola çıktıkdan bir süre sonra, Molat Adasıyakınlarında kaptan Jure dümen dolaplarının altından bir ses geldiğini söyleyip Alpaslan la birlikte aşağı indiler ve bir süre sonra tekrar çıktılar. Dugi Adası açıklarında ben ve Miço teknenin arkasında oturup ayaklarımızı suya sokarak bayağı eğlendik. Su ve mazot takviyesi için Zaglav’a uğradık. Küçük bir kasaba oradan yola çıktık.(Hava kapalı ve yağmur var. Yelken açtık.)
Derinlik 4m genişliği 11 molan dar bir kanal olan Minor Provensa dan geçtik. Oradan Pişkera’ya geldik! Milli Parkınolduğu minik, sevimli bir
marina . 4 yelkenli, 3 motor yat vardı. Kıçtan kara bağlandık. Koşarak duşlara gittik. Mutlu bir şekilde giyinip restorana gittik. Çiğnenemeyen ahtapot salatası, pirinçli domates çorbası, tuzlu levrek ve mücadele verdiğimiz sivrisinekler. Özellikle Miçomuzu canından bezdirdi. Hesap 200 € ve marina ücreti 140 € gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Milli park parasını ister gez ister gezme alıyorlarmış.
27/06/2010 Pazar (Denizde 4.Gün)
Sabah 05:00 te demir aldık. Yağmur yağmış 12:00 ye kadar güzel yol aldık. Hava kapalı. Papatyanın havası söndürldü ve tekneye alındı.
Motor yelken yolumuza devam etik. Yelkene devam. Rüzgar 15.4 knot hızımız 9.4 knot. Yolda yunuslar Petunia ya eşlik etti . Yemek yedik . Split’e gittik. Marinaya bağlandık. Şehir turu yaptık. Eski şehir güzel. Sahilde bir kafeye oturduk bir şeyler içtik. Pazar olduğu için her yer kapalı sayılır.
Ufak bir dükkandan biraz alışveriş yaptık. Bir pastaneden ekmek aldık. (Paraları kuna, € geçmiyor.) Sonra güzel bir yürüyüş alanından marinaya geldik. 3 hanım duş aldık. Beylerle salata, domatesli makarna yedik. Güzel bir akşam daha geçirdik. 10:30 da uykum geldi ve yattık.
28/06/2010 Pazartesi (Denizde 5.Gün)
06:30 da Split Marina’ dan ayrıldık. İnci ekmek kokusuna uyandı. Kaşarlı-sucuklu tostlar yaptık. İnci ve ben klasik kahvaltı yaptık. Sonra bulaşık faslı.Teknede keyfim yerinde.
Korkularım yersiz çıktı. 10:30 da Hvar Adasına geldik. Ve Hvar şehrine Papatya(Şişme botumuzun adı) ile çıktık. Petunia alargada bizi bekledi. Masal şehri gibi, bir platform üzerine evler monte dilmiş gibi. Üç hanım hediyelik eşya mağazalarına daldık. Buralarda lavanta şehrin simgesi halinde . Ben banyo setini çok beğendim. Burcular(Büyük kızımız) için aldım. Sonra büyük bir marketten alışveriş yaptık. Tekrar Papatya ile döndük. İnci ve ben tavuklu sebze –pilav-cacık yaptık. Öğle yemeğimizi yedik. Sonra yola çıktık. Palmizana Koyunda yüzme molası verdik (St.12:32) Teknemizin ön kısmında iskele ve sancakta Petunia yazılarını yapıştırdıktan sonra Korçula ya doğru yola çıktık . Yelkenleri açtık. Rüzgar iskele kıç omuzluktan 15 knot esiyor. Hızımız 9 knot (St.15:14) . Rüzgar arada sağnak yapınca İnci’nin çığlıkları eşliğinde 10 knot ı bulduk. Muhteşem ! Miçonun şapkası uçtu gitti. Alpaslan diz çöküp dümeni ancak tutabildiğinde 10,6 knot a ulaştık. (St.16:16) . İnci biraz korktu ve en yakın limanda inmek istedi. Lastovo Koyuna geldik önce alargada kalalım dedik ama demir tutmadı. Ordaki bir İtalyan da caz yapınca eski rıhtıma aborda olarak geceyi geçirdik.
29/06/2010 Salı(Denizde 6.Gün)
Sabah kalkıp kahvaltı yapmadan yola koyulduk(St.07:00). Kahvaltı yolda yapıldı. Dubrovnik’ e yaklaştığımızda Ben ve Zafer denize girdik. Papatyaya bindik. Biraz yolculuk yaptık. Sonra tekneye çıktık. Dubrovnik’e geldik. Büyük bir köprünün altından geçip Dubrovnik Marina’ya geldik bağlandık. Hepimiz tekneyi temizledik. Duş alıp, şıkıdım giyindik 2 taksiye binip, eski şehre gittik. İnanılmayacak güzellikte bir yer. Sanki hepimiz ışınlanıp eski çağa geldik. Taş binalar, dar sokaklar merdivenlerle çıkılıyor. Dolaşırken deniz kenarında canlı müzik olan restauranta girdik.
Orada güzel bir akşam geçirdik . Alp-İnci dans ettiler. Sonra tekrar dolaşıp tekneye döndük.
30/06/2010 Pazartesi(Denizde 7.Gün)(Korfu yolunda 1.Gün)
Sabah 08:00 içeride kahvaltı ettik. Volvo servis motorun 50. saat bakımını yaptı. Biz hanımlar market alışverişini yapıp tekneye yerleştirdik. Yakıt aldık, kıyma soslu makarna karpuz yedik.
Gümrüğe gelip Hırvatistan dan çıkış yaptık. Şimdi bol bol çalkalanıp gidiyoruz. Teknemiz o kadar hareketli idi ki bin bir zahmetle sandviç yapıp akşam yemeğini geçiştirdik. Bu yolculuğa çıkmadan da Dubrovnik den Korfu’ya kadar yaklaşık 40-48 saat sürecek yolculuğun zor olduğu, kusma olmazsa bir daha olmaz diye duymuştum. Yelkenler açıldı Dalgalar 2-2.5 metre. Sağa sola çarparak kamaramıza, yatağımıza ulaştım. Yattım öyle kaldım. Sanki yatağa yapışmıştım. Üzerime ne varsa onunla yattım. Zafer birkaç kez gelip beni kontrol etmiş. Ne yaptılar ne oldu? Çıkıp bakamadım. Ertesi sabaha kadar bir ara gece Zafer yatmaya geldi. İnci dümende gözcü imiş diğerleri dinleniyormuş. Gece boyunca motor seyri yaptık.
01/07/2010 Perşembe (Denizde 8.Gün) (Korfu yolunda 2.Gün)
Sabah Korfu ya devam ediyoruz.(40 06 191 N – 19 27 789 E). Hava iyi. Yüzme molası verdik. Alpasalan la Jure denizden çıkarken bir güzel keselendiler! 16:00-17:00 ye doğru hava duruldu. 24:00 gece yarısı Gouvia Marina’ya geldik. Marinaya gelirken giriş çok dardı. Atraksiyonlarla marinaya girdik. Gece polise uğradılar . Ama kapalı……
02/06/2010 Cuma(Denizde 9.Gün)
Zafer ve Kaptan Jure polise gittiler. Biz kahvaltı hazırladık. Korfu polisi normal işlem yaptı. Gümrük işlemleri için ana marinaya gitmemizi söyledi. Bizler kahvaltımızı yaptık. İşler yapıldı. Miço ve ben duşa girdik. Alpaslan’la Zaferve Kaptan tekneyi temizledi. İnci sabah erken duşa gittiği için o teknede kaldı. Duş soğuktu ama iyi geldi. Tekneye döndük. Beyler duşa gitti. Sonra Miço, ben, kaptan ve Alpaslan market alışverişi yaptık Gümrük polisi için yola çıktık. 2 tane büyük Cruis gemisi vardı. Yaklaşık 1 saat işlerimiz sürdü. Şimdi Paxos Adası nın Lakka Koyuna gidiyoruz. Çünkü yolculuğumuz boyunca bizi tatmin edecek kadar denize giremedik. Lakka Koyuna ulaştık. Orada denize girdik İnci hariç hepimiz denize girdik. Oradan akşam sekiz gibi ayrıldık ve Paksos’un Gaios Limanına gittik. Kıçtan kara bağlandık. Çok sığlık. Biraz sıkıntı çektik. Demirimizde ilk kez çok güzel tuttu. Çünkü taban balçıktı. Hemen giyindik ve denizin kenarındaki bir restauranda oturduk. Adı Mambo’ydu. Güzel bir akşam yemeği yedik. Sahilde kısa bir yürüyüş yaptık. Bu arada restauran da tanıştığımız minik köpek Miçoyu takip etti. Teknemize döndük. Güzel bir uyku çektik.
03/07/2010 Cumartesi (Denizde 10.Gün)
Sabah altıda kalkıp karşımızdaki fırından kurabiye ve ekmek aldık. Bir güzel kahvaltı ettim. Daha sonra bu şirin kasaba’yı arkamızda bırakarak 08:30 da hareket ettik. Kalbimiz Gaios’da kaldı. Daha sonra İthaki Adasına doğru bir koya girdik. Kimse yoktu. Bize özel bir koy gibi oldu. Bu kez İnci de bize katıldı fakat Papatya’nın yanından ayrılmadı. Jure kayalara çıkarken ayağı kesildi. Koya girerken kuvvetli bir rüzgar vardı. Fakat oradan ayrılırken bu rüzgar kayboldu. Sonunda İthaki Limanına vardık. Akşam yedide kıçtan kara bağlandık ve yemeğimizi yedik.
Saha sonra asık suratlı kötü ve lanet bir polis geldi. Bunun üzerine Alpaslan ve Jure liman polisine gittiler. Geri döndüklerinde burunlarından soluyorlardı. Polis onlara o kadar çektirmiş ki artık çok sinirlenmişlerdi. Yürüyüş için hepimize giyindik ve dışarı çıktık. Fakat ben karaya atlarken ayağımdaki terlikler yüzünden kaydım ve sol ayak baş parmağımın tırnağını kırdım ve bacaklarımda da yaralanma oldu. Hepimiz üzülmüştük. Bir süre sonra gerekli ilkyardım yapıldıktan sonra kısa bir yürüyüş yapıp Petunya’ya döndük. Ama İnci ve Miço biraz alışveriş yaptılar. Miço minik bir cam balerin aldı ve onlarda bize katıldı.
04/07/2010 Pazar(Denizde 11.Gün)
Sabah 05:00 de vira demir yaptık. Gaios‘a benzeyen fakat onun kadar beğenmediğimiz bu sahil kasabasını arkamızda bırakarak Navpaksos’ a doğru yola çıktık. Saat 08:30 gibi kahvaltı hazırladık. Yaralarım iyiydi. Yürürken zorlansa da fazla rahatsız değildim. Petunya’yı çok garip sinekler bastı. Kısa süre içinde onlardan kurtulduk. Miço 3. kitabını da okumayı bitirdi ve bir Ohh! çekti. Rion Köprüsü’ nün altından geçerek Navpaktos a yaklaştık. Zorunluydu çünkü geçen günkü lanet polise gideceğimiz yerin orası olduğunu söylemiştik. Burası küçük bir balıkçı barınağıydı. Kale şekilli kapısından içeri girip demir atık. Zafer buranın bizim tarihimizde İnebahtı olarak bilindiğini söyledi. Alp le Jure yine polise gittiler ve transitlogu damgalattılar. Sonra İtea’ya doğru yola devam etik. Çok sıcaktı, öğle yemeğimizi yedik ve herkes kamaralarına çekilip derin bir uykuya geçti. İtea ya yaklaşırken Tuna balıklarını gördük hemen oltamızı attık. Ama başarılı olamadık. Yüzme molası verdikten sonra İtea ya doğru devam yola ettik. İtea Marina da hiçbir şey yoktu. Büyük sakin bir yer. Dışarıya çıktık. Güzel bir akşam yemeği yedik. Uzo içildi. 2 tane rakı bardağı istedik, verdiler. Dönüşte dondurma aldık. Kendimizi liman polisine deklere ettik. Teknede biraz oturduktan sonra yattık. Biraz kitap okudum.
05/07/2010 Pazartesi (Denizde 12.Gün)
05:00 te demir aldık. Kahvaltımızı 09:00 da yaptık. 08:00 e kadar Jure, 08:00 den sonra Alpaslan dümende idi. Korintos da su ve yiyecek ikmali yaptıkdan sonra yola devam ettik.
Korint knalına giriş için çok bekledik. Bu arada ben, İnci ve Miço denize girdik.
Sıra bize gelince çok heyecanlanmıştı Miço. Kanalın içi cennet gibiydi ama birçok gemi geçtiği içi deniz pisti. Kanalın sonuna geldiğimiz zaman hemen rıhtıma yanaştık ve yakıtımızı tamamladık. Hepimiz çok acıkmıştık. İnci ve ben öğlen yemeği hazırlarken Jure ve Zafer de para ödemeye gittiler. Sonunda Ege Denizi’ne varmıştık. Kanalın çıkışından ayrılıp Kea Adası‘na doğru yolculuğumuz devam etti. Zafer ve İnci uyanıktı daha sonra ben ve Miço da uyandık. Rüzgar 25 knot idi ve Petunya’nın usturmaçaları denize kadar batmıştı. Bu arada İnci çok korkmuş ve çığlık atmaya başlamıştı. Sonunda Alp ve Jure’de uyanıp bize katıldı. Saat 18.30 da Aegina Adası’ nın yanından geçmeye(Sancağımızda bırakarak) başladık. Ve az önce adayı geride bıraktık. Fakat rüzgar ve dalgalar hala peşimizde. Kea’ya varabilmek için gece yolculuğu yapmak zorundaydık. Teknemiz fazla sallandığı için akşam yemeğini sandviç yiyerek geçirdik. Benim ve Miço’nın midesi bulandı. Alp ve Jure hariç herkes odasına çekilip uyudu. Saat 23:45 te fenerleri takip ederek koya girdik. Meşhur Aristos Grek Tavernanın) öüne kıçtan kara bağlandık. Herkes çok yorgundu ve sonunda rahat bir uyku çekildi.
06/07/2010 Salı (Denizde 13.Gün)
Sabah kahvaltımızı dışarıda yapalım denildi. Ben istemedim Zafer ve Jure ile teknede kaldık. İnci, Alp ve Miço ise bir kafeye gidip orada kahvaltı ettiler. Daha sonra Kea’yı tanımak adına bir yürüyüş yaptık. Taksiye bindik merkeze gittik. Dükkanları gezip biraz alışveriş yaptık. Bir marketten mutfak alışverişi yaptık uzunca bir taksi bekleyişi ile tekneye döndük. Teknenin hemen karşısındaki restaurantta güzel bir yemek yedik. 18:00 de yola çıktık. Niyetimiz gece boyunca yolculuğumuza devam edip Midilli Ada’ sına gitmekti ve havada gündüz güzeldi.
Ama geceleyin rüzgar hızının artacağı hava raporu bilgisi bizi korkuttu ve Almanya’ da yaşayan Erhan Abay dostumuzun telefon görüşmesindeki uyarısı ve önerisiyle batıya doğru yön değiştirerek yakın olan Karistos Limanı’ na gittik. Altınoluk benzeri bir yer. Yine geldiğimizi bildirmek için liman polisine gidildi. Bu arada İnci ve Miço güzel bir rakı sofrası hazırladı. İyi bir akşamdı.
07/07/2010 Çarşamba(Denizde 14.Gün)
Sabah 04:00 te hareket edildi. Biraz hareketli ve uzun bir yolculuk. 18,5 saat yolculuk yaptık. 25 knot rüzgar hızı gördük. 9,4 knot hızla yelken yaptık. Yatmaktan başka bir şey yapamadık. Tuvalet için giderken bile sağımızı solumuzu çarptık. Yemek sandviç, meyve idare ettik. Midilli’ye gelmeden teknede duşlarımızı yapıp kendimize geldik. Plomari Limanı na bağlandık. Karaya çıkmak için paserella şart ve hala bizim bir paserellamız yok, bakalım ne olacak. Saat 23:00’e geliyor ve biz hala akşam yemeği yemedik. Restoran daki garson sayesinde ordaki inşatımsı bir yerden uzun bir kalas bulduk. Artık bir paserellamız varJ). Hemen çıktığımız yerde gece yarısı akşam yemeğimizi yedik. Kendimizi deklere ettik liman polisine.
08/08/2010 Perşembe (Denizde 15.Gün)
Sabahleyin teknemizi yıkarken bir polis geldi su sıkıntısı nedeniyle tekne yıkamanın yasak olduğunu söyledi. Saat 08:30 da yola çıktık. Yaklaşık 1,5 saat sonra fırtına koptu. Rüzgar hızı 45 knot oldu. Sanki kar yağıyor gibi. Önden gelen dalgalar zaman zaman bütün güverteyi geçip havuzluğa ulaşıp tepemizden aşağı dökülüyor. Jure dümende. Zafer ve ben havuzluktayız. Arkış ailesi içerde salondalar. Ben uzun yağmurluğu giydiğim halde içime kadar ıslandım. Saat 11:00 gibi Mitilini Marina ya ulaştık. Henüz açılmamış olan marinaya girdik rıhtıma aborda olduk. Küçük ama güzeldi. Duş yaptık ve birlikte gezintiye çıktık. Akşam yemeği için sahil kenarında bir restaurana girdik. Alp, Zafer,İnci ve Jure içtikleri Lesvos rakısını çok sevdiler. Sonra teknemize döndük ve hava durumunu kontrol ettik ve ertesi günü(Cuma) denize çıkmaya müsait olmadığını gördük. Cumartesi günü 10/07/2010 ‘un daha uygun olduğuna karar verip Cuma gününü Mitilini’de geçirmeye karar verdik.
09/08/2010 Cuma(Denizde 16.Gün)
Gün boyu Mitilini’ yi gezdik. Zafer ve Alpaslan çarşıdan tüpgaz aldılar.
10/08/2010 Cumartesi (Denizde 17.Gün)
Ertesi sabah 08:30 de yola kalktık. Çıkış işlemleri yapıldı. Yolculuk başladı. Rotamız Bozcaada idi.
Müsellim Geçidini geçip Babakale’ ye yaklaşırken rüzgar 8 bufour esmeye başladı geri döndük ve Altınoluk Limanına gitmeyi düşündük.Bu arada Babakale’ de oturan bir dostumuza ulaşabildik. Onun, limanda yer olduğu ve gidersek rahat edeceğimizi söylemesi üzerine yeniden Babakale’ye yönüne döndük ve gittik bir tekneye aborda olduk. İnci’nin Altınolukta bulunan kızkardeşi ve babası da geldiler bize katıldılar. Yakınlarda oturan ve daha önce haberleştiğimiz dostlarımız Nizam ve Şenay a Bozcaada’ya gidemeyip geceyi Babakale de geçireceğimiz haberini verdik. Onlarda geldiler. Sahildeki bir restauranda oturup yemeğimizi yedik ve geç saate kadar sohbet ettik..
11/07/2010 Pazar(Denizde 18.Gün)
Sabah , Zafer le ben kalktığımızda geceyi teknede geçiren İnci nin babası ve kızkardeşi gitmişlerdi. Yola çıktık. Bugün büyük kızımız Burcu ve damadımız Berkan’tın evlilik yıl dönümü. Telefon açtık özlem giderdik onlarla da. Bozcaada ya uğramadan Çanakkale’ye 15.00 de vardık. . Yelken Kulübün e gittik bağlandık. Bizi, Çanakkale de yaşayan arkadaşımız Dr.Azem Ülkü karşıladı. Zafer ve Jure ülkemize giriş işlemleri ile uğraşırken.
Biz bu arada Alpaslan’la tekneyi çok güzel temizledik. Su o kadar gür ve serindi ki çok keyifle yıkadık. Sonra rıhtımdaki kafede oturduk. Alpaslan alışveriş (simit-meyve-ekmek-domates)yapmış. Akşam orada kalacaktık. Sonra vazgeçtik. 18:30 da Çanakkale Yat Limanından ayrıldık. Limandan çıkışı Zafer yaptı. O nun için bir ilkti ve Çanakkale Boğazın dan Marmara ya girene kadar dümende kaldı. Çok güzel yemek masası hazırladık. Daha sonra şarkılar söyledik. Yaptığımız uyduruk pastamızı yedik bitirdik. Sonra biz hanımlar yattık Beyler nöbetleşe dümen tutacaklar.
12/07/2010 Pazartesi (Denizde 19.Gün)
Dün akşam 19:00 dan beri durmaksızın devam ediyoruz. Sorunsuz bir yolculuktan sonra saat 14:30 da Ataköy Marina ya geldik ve G 36 ya bağlandık. Tekrar görüşmek üzere.